Depresyona Ne İyi Gelir?
Depresyon, günümüzde pek çok insanın karşı karşıya kaldığı ciddi bir ruh halidir ve çoğu kez “depresyona ne iyi gelir?” sorusu gündeme gelir. Hepimiz zaman zaman kendimizi halsiz, mutsuz veya umutsuz hissedebiliriz; bu duyguların üstesinden gelmenin yollarını ararız. Dengeli ve sağlıklı beslenme ile başlayarak, fiziksel aktivitenin verdiği enerji, düzenli bir uyku düzeninin sağladığı yenilenme, zihin-beden terapilerinin getirdiği huzur, sosyal ilişkiler ve destek ağların sağladığı sıcak ortam, ve yaratıcı uğraşlar ile hobilerin ruh sağlığı üzerindeki olumlu etkileri, ağır depresyon dahil olmak üzere ruh halimizi destekleyen önemli etkenler arasındadır. Bu yazımızda, psikolojiye iyi gelen şeylerin depresyonla mücadeledeki yerini ve önemini detaylıca ele alacağız.
Depresyonla Başa Çıkmanın İlk Adımları
Depresyonla mücadele, kişisel bir yolculuktur ve bu yolculuğun en önemli ayağı, ilk adımları doğru atmakla başlar. “Depresyona ne iyi gelir?” sorusunun yanıtlarını arayanlar için, bu başlangıç noktaları olmazsa olmazdır:
- Kabullenme: Depresyon ile mücadeleye kabullenme ile başlamak, tedavi sürecinin ilk adımdır. Bu duygusal durumu kabullenmek, kişinin yardım arayışının ve iyileşme sürecinin başlangıcı olacaktır.
- Bilgilendirme: “Ağır depresyona ne iyi gelir?” sorusu için profesyonel bir sağlık danışmanından bilgi almak önemlidir. Hangi tedavi yöntemlerinin kişiye uygun olduğunu anlamak, etkili bir mücadele için gereklidir.
- Küçük Hedefler Koyma: Küçük, ulaşılabilir hedefler koymak, moral ve motivasyonu yükseltir. Bu hedefler, kişiyi olumlu bir patika üzerinde ilerletir.
Depresyona yönelik adımlar atarken, “psikolojiye iyi gelen şeyler” listesi yapmak ve bu listeyi hayata geçirmek kişisel motivasyonu artıracaktır. Unutmayın ki depresyonla mücadelede her adım, önemli bir ilerlemedir ve her kişinin süreci birbirinden farklıdır.
Dengeli ve Sağlıklı Beslenme Depresyon Üzerindeki Etkileri
Depresyonla mücadelede, beslenme düzeni önemli bir rol oynar. Depresyona ne iyi gelir? sorusunun yanıtları arasında, dengeli ve sağlıklı beslenme tavsiye edilir. İşte dengeli beslenmenin depresyon üzerindeki olumlu etkileri:
- Omega-3 Fatty Asitleri: Somon gibi balıklar, ceviz ve chia tohumları gibi omega-3 açısından zengin gıdalar beyin sağlığını destekler ve depresyon semptomlarını azaltabilir.
- B Vitamini: Tam tahıllar, yeşil yapraklı sebzeler ve baklagiller B vitaminleri açısından zengindir ve bu vitaminler sinir sistemi sağlığı için kritiktir.
- Probiyotikler: Yoğurt ve kefir gibi probiyotikler bağırsak sağlığını iyileştirir ve bu da dolaylı olarak ruh halini olumlu etkileyebilir.
- İyi Karbonhidratlar: Tam tahıl ürünleri ve bakliyat gibi iyi karbonhidrat kaynakları, kan şekerini dengeler ve enerji seviyesinin korunmasına yardımcı olur.
Ağır Depresyona Ne İyi Gelir?
Ağır depresyon durumunda tıbbi yardım almak esastır. Ancak, uzmanlar tarafından önerilen tedaviye ek olarak, beslenme düzeninin de optimize edilmesi, duygudurum iyileştirmesine katkıda bulunabilir. Psikolojiye iyi gelen şeyler denildiğinde akla gelen sağlıklı gıdalar, kişisel tedavi planının ayrılmaz bir parçası olmalıdır.
Bu beslenme alışkanlıklarını günlük hayata entegre ederek, depresyonla mücadelede destekleyici bir faktör olarak kullanabilirsiniz. Her zaman kişisel sağlık durumunuza uygun diyetler uygulamak için bir beslenme danışmanına ya da doktora başvurmanız önem taşır.
Fiziksel Aktivitenin Ruh Haline Olan Pozitif Katkıları
Depresyonla mücadelede fiziksel aktivitenin önemi tartışılmaz. “Depresyona ne iyi gelir?” diye sorulduğunda, akla ilk gelen çözümlerden biri düzenli egzersiz yapmaktır. Egzersiz, endorfin ve serotonin gibi iyi hissettiren kimyasalların salınımını tetikleyerek beyindeki mutluluk seviyesini artırır. İşte fiziksel aktivitenin ruh haline katkıları:
- Stres Azaltma: Egzersiz, stres hormonları olan kortizol ve adrenalin seviyelerini düşürür.
- Enerji Seviyesinin Artması: Fiziksel aktivite, enerji seviyelerini yükseltir ve gün içinde daha dinç hissetmeye yardımcı olur.
- Uyku Kalitesinin İyileşmesi: Düzenli egzersiz yapan kişiler daha kaliteli uyku çeker. Bu da ağır depresyona ne iyi gelir sorusuna yanıt olabilir.
- Özgüvenin Artması: Egzersizin düzenli yapılması fiziksel görünüşü ve bu sayede özgüveni olumlu yönde etkiler.
Açık havada yapılan bir yürüyüş bile fiziksel ve psikolojik sağlık için oldukça yararlıdır ve “psikolojiye iyi gelen şeyler” listesinin başında gelir. Unutulmamalıdır ki her bireyin vücut yapısı farklıdır ve en uygun egzersiz planı için bir uzmana danışmakta fayda vardır.
Uyku Düzeni ve Depresyon Arasındaki İlişki
İnsan hayatındaki en temel ihtiyaçlardan biri olan uyku, hem fizyolojik hem de psikolojik sağlık için hayati öneme sahiptir. Sağlıklı bir uyku düzeni, depresyon belirtileriyle başa çıkma konusunda oldukça etkilidir. İyi bir gece uykusu, gün içerisinde daha iyi bir ruh hali ve düşük stres seviyelerine katkıda bulunur. Peki, uyku düzeni ve depresyon arasındaki ilişki nedir? İşte bazı noktalar:
- Uyku Kalitesi: Yeterli ve kaliteli uyku, depresyona ne iyi gelir? sorusunun yanıtlarından biridir. Uykuya dalamama ya da sık uyanma, depresyon semptomlarını artırabilir.
- Uyku Süresi: Önerilen 7-9 saatlik uyku, ağır depresyona ne iyi gelir? sorusunun da cevabı olabilir. Düzenli uyku saatleri, vücut saatini düzenleyerek ruh halinizi iyileştirebilir.
- Rahatlık ve Rutin: Uyku ortamınızın rahatlığı ve uyku öncesi rutinler, psikolojiye iyi gelen şeyler arasındadır. Relax olmanızı ve daha hızlı uykuya dalmanızı sağlar.
Uyku düzeninin depresyon ile savaşta önemli bir yere sahip olduğunu unutmamak gerekir. İyi bir gece uykusu depresyonun üstesinden gelmede anahtar rol oynar ve yaşam kalitenizi artırır. Sağlam bir uyku rutini geliştirmek, bu avuç içi kadar hayatı daha renkli kılmak için attığınız önemli adımlar arasında yer almalıdır.
Zihin-Beden Terapileri ve Depresyonu Hafifletme Yöntemleri
Depresyonla mücadelede, bireyin hem zihinsel hem de bedensel sağlığını göz önünde bulunduran zihin-beden terapileri önemli bir yer tutmaktadır. Bu terapiler, bireyin genel iyilik halini artırarak depresyon belirtilerini hafifletmeyi amaçlar. İşte depresyona iyi gelen bazı zihin-beden terapileri:
- Meditasyon: Stres ve anksiyete ile başa çıkmada etkili olan meditasyon, depresyondaki bireylerin zihinsel durumlarını iyileştirmede yardımcı olabilir. Düzenli meditasyon yapmak, negatif düşüncelerden arınma ve mevcut anın farkındalığını artırmada etkilidir.
- Yoga: Hem fiziksel hem de zihinsel rahatlama sağlayan yoga, vücuttaki gerginliği azaltırken, ruh halini dengeleyebilir. Yoga, stres hormonu olan kortizol seviyelerini düşürebilir, böylece depresif duyguların hafiflemesine katkı sağlayabilir.
- Masaj Terapisi: Vücuttaki kas gerilimini azaltarak genel rahatlama sağlayan masaj terapisi, depresyonla mücadelede destekleyici bir rol oynayabilir.
Bu terapiler, “depresyona ne iyi gelir?” ve “ağır depresyona ne iyi gelir?” sorularına yanıt bulmada alternatifler sunarken, psikolojiye iyi gelen şeyler kapsamında değerlendirilebilir. Unutulmamalıdır ki, her bireyin ihtiyaç ve tepkileri farklıdır, bu yüzden kişiye özel terapi seçimleri önem taşır.
Sosyal İlişkiler ve Destek Ağlarının Önemi
Depresyonla mücadelede sosyal ilişkiler ve sağlam destek ağları, kişinin iyileşme sürecinde büyük bir rol oynar. Çoğu zaman, “depresyona ne iyi gelir?” sorusu, kişinin yalnız olmadığını hissettiğinde ve sevdikleri tarafından anlaşıldığında bularak yanıtlanabilir. İşte sosyal ilişkilerin ve destek ağlarının sağladığı bazı avantajlar:
- Duygusal Destek: Dostlar ve aile üyeleri, kişinin duygularını anlayabilir ve karşılıklı güven ortamı yaratarak depresyonu hafifletir.
- Pratik Yardım: Yakın çevre, günlük sorumluluklar ve zorunluluklar konusunda yardımcı olarak bireyin üzerindeki yükü hafifletebilir.
- Sosyal Etkileşim: Sosyal faaliyetler ve etkileşimler, kişinin depresyonla mücadelesinde hissedebileceği yalnızlığı azaltır.
“Ağır depresyona ne iyi gelir?” diye sorulduğunda, profesyonel destek gruplarının da önemi göz ardı edilmemelidir. Bu gruplar, benzer deneyimleri olan bireylerle bir araya gelme ve tecrübelerini paylaşma fırsatı sunarak iyileşme sürecine katkıda bulunur.
Hali hazırda, “psikolojiye iyi gelen şeyler” dendiğinde sosyal ilişkiler, güven veren bir ortam oluşturma ve sürekli bir destek mekanizması sağlama açısından vazgeçilmezdir. Sağlıklı sosyal ilişkiler ve güçlü bir destek sistemi, depresyonla başa çıkmanın en önemli adımlarından biridir.
Yaratıcı Uğraşlar ve Hobilerin Ruh Sağlığı Üzerindeki Etkisi
Depresyona ne iyi gelir? sorusu, depresyonla mücadele eden birçok kişinin cevap aradığı bir sorudur. Bu mücadelede, yaratıcı uğraşlar ve hobiler önemli bir yer tutmaktadır. Peki, ağır depresyona ne iyi gelir ve psikolojiye iyi gelen şeyler nelerdir?
- Yaratıcılık, zihni meşgul eder: El işleri, resim yapma, müzik enstrümanı çalma gibi aktiviteler zihnin odağını depresif düşüncelerden uzaklaştırarak, kişinin anı yaşamasına ve kendini ifade etmesine yardımcı olur.
- Hobiler, özgüveni arttırır: Yeni bir hobi edinmek veya geliştirmek, bireyin kendine olan güven duygusunu pekiştirir ve başarı hissi yaratır.
- Sosyal etkileşim sağlar: Grup halinde yapılan sanatsal faaliyetler veya spor, kişiyi sosyal çevreyle buluşturur ve yalnızlık hissini azaltmaya yardımcı olur.
Yaratıcılığın ruh sağlığı üzerindeki olumlu etkileri çok yönlüdür ve kişiye özgü değişiklikler gösterebilir. Yaratıcı bir hobi edinmek, depresyonun üstesinden gelmede alternatif bir yol olarak görülebilir. Unutulmamalıdır ki her bireyin ilgi alanı farklıdır ve kişi için en uygun hobi, onun kişiliğine ve ilgi duyduğu alanlara göre değişebilir. Depresyonla mücadelede yapılan çeşitli aktiviteler, kısa veya uzun vadede ruh haline olumlu katkılarda bulunabilir.
Sıkça Sorulan Sorular
Depresyona ne iyi gelir?
Depresyonla mücadele ederken uygulanabilecek birkaç yöntem mevcuttur. Öncelikle sağlıklı ve dengeli bir beslenme düzenine geçmek, yeterli ve kaliteli uyku almak, düzenli olarak egzersiz yapmak önemlidir. Ayrıca sosyal destek, arkadaşlar ve aile ile vakit geçirmek, hobilerle ilgilenmek de rahatlatıcı olabilir. Stres yönetimi tekniklerini öğrenmek ve uygulamak, profesyonel bir terapistten destek almak da depresyon belirtileriyle başa çıkmada önemli bir rol oynar.
Ağır depresyona ne iyi gelir?
Ağır depresyon vakalarında, bireyler genellikle profesyonel yardım almak durumundadırlar. İlaç tedavisi ve farklı psikoterapi yöntemleri, ağır depresyonun tedavisinde etkili olabilmektedir. Bu süreçte, bir psikiyatristin rehberliği altında uygun antidepresanlar kullanılabilirken, bilişsel davranışçı terapi veya psikanalitik terapi gibi psikoterapi yaklaşımları da devreye girebilir. Bu tip tedavilere ek olarak, hastanın ailesinin ve yakın çevresinin desteği, hasta için oldukça yararlı olacaktır.
Psikolojiye iyi gelen şeyler nelerdir?
Psikolojik sağlığımızı korumak ve iyileştirmek için yapabileceğimiz pek çok şey bulunmaktadır. Doğayla iç içe vakit geçirmek, meditasyon yapmak ve mindfulness uygulamaları rahatlatıcı etkilere sahiptir. Ayrıca düzenli fiziksel aktivite ve spor psikolojik esnekliği artırırken, yaratıcı faaliyetler ve sanatla uğraşmak zihinsel sağlığa iyi gelir. Sosyal ilişkileri güçlendirmek ve sevdiklerinizle kaliteli zaman geçirmek de psikolojik refahı destekler.
Depresyon tedavisinde yardımcı olabilecek aktiviteler hangileridir?
Depresyon tedavisinde yardımcı olabilecek pek çok aktivite bulunmaktadır. Bunlardan bazıları; düzenli egzersiz veya yürüyüş yapmak, yoga ve meditasyon gibi zihin-beden pratiği içeren aktivitelerdir. Yaratıcı olabileceğiniz sanat çalışmaları, müzik veya el işi gibi hobiler de duygu durumunuzu iyileştirebilir. Gelişim sağlayacak kitapları okumak, eğitici seminerlere katılmak veya farklı beceriler öğrenmek de olumlu katkıda bulunabilir. Önemli olan, ilgi alanlarınıza göre sizi mutlu edecek ve rahatlatacak aktiviteleri belirlemek ve bunları hayatınıza entegre etmektir.
Daha fazla bilgi için Bakırköy Psikolog Aslıhan Bereketoğlu ile iletişime geçebilirsiniz.
Learn More
Online Psikolog ve Online Terapi Sistemiyle İlgili Merak Ettiğiniz Herşey
Terapistiniz ile yüzyüze online terapi sistemiyle görüşmelere katılmanız artık mümkün!
1)Online terapi nedir?
Herhangi bir nedene bağlı veya gerekçe belirtmeksizin, seanslara bizzat gelerek görüşme yapma imkanınız yoksa, akıllı cihazınızla yapacağınız psikolog görüşmelerine online terapi denir.
Halihazırda var olan seanslarınıza şehir dışı değişikliği nedeniyle devam edemiyorsanız, sosyal kaygılarınız veya evden çıkamayacak sebepleriniz varsa, online psikolog/online terapi sisteminden yararlanabilirsiniz.
2)Online terapi nasıl uygulanır?
Bir psikolog ofisine gidip, sürekli seanslarınıza devam etme şansınız yoksa, destek almak istediğiniz psikoloğu seçip, görüşme ayarlayabilirsiniz. Online psikoloğunuzu bulduktan sonra, randevu talebinde bulunmanız gerekir. Psikoloğunuzla randevu saatinizi belirleyip; internet erişimi, kamerası, mikrofonu olan iletişim aracınızla randevu saatinizde online olmanız gerekmektedir.
3)Online terapi avantajı nelerdir?
- Psikoloğunuza hızlıca erişmeniz için bir fırsattır.
- Zamanda tasarruf imkanı sunar. Trafik çilesi yok, park sorunu yok, seansa yetişememe veya geç kalma derdi yok.
- Bağımsız lokasyon imkanı vardır. Nerede olursanız olun, teknoloji ile birlikte psikoloğunuz yanınızda! Evde, işte, tatilde, yurtdışında..
- Yaşadığınız sorunları yüzyüze anlatmaktan çekinebilir, bir psikolog ofisine girip çıkarken görünmek istemeyebilirsiniz. Bu yüzden, görüntü vermek istemeyebilir, online terapide sadece ses ve yazışma kısmını kullanmayı tercih edebilirsiniz.
- Kendi ev ortamınızdaki rahatlıkta, konforlu hissetmenizi sağlar.
- Sağlık sorunu yaşayan danışanlar için, seanslarını ertelemeden devam edebilecekleri bir sistem bakımından elverişli.
4)Online terapi kimler için uygundur?
Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki; online psikolog/online terapi sisteminden yararlanmak için belli bir nedeninizin olmasına gerek yok. Bu bir tercih de olabilir. Yüzyüze görüşme yapmak için bir engeliniz yoksa, yüzyüze görüşmeleri de talep edebilirsiniz..
- Sağlık sorunu veya bedensel sorunu olan danışanlar için,
- Problemini tanımadığı bir insana yüzyüze anlatmakta zorlanan danışanlar için,
- Sürekli seyahat etmesi gereken danışanlar için,
- Herhangi bir sebepten dolayı evden çıkmamayı gerektiren durumlar için,
- Yurtdışında yaşayan veya şehir değiştiren bulunan danışanlar için,
- Belli bir psikologla aynı şehirde yaşamıyor olmanıza rağmen, o psikoloğu tercih etmek istediğiniz zamanlar için,
- Çocuğunu birine emanet edebilecek durumda olmayan danışanlar için,
- Sosyal kaygısı olan danışanlar için,
- Depresyon sebebiyle seansa gitmeye üşenen ve bu nedene bağlı olarak, sürekli seansını ertelemek zorunda kalan danışanlar için,
- Sadece tek bir konuda sadece “danışmanlık hizmeti” almak isteyen danışanlar için online terapi uygundur..
5)Online terapi kaç seans sürer?
Bu tamamen danışanın bize getirmiş olduğu soruna bağlı olarak değişkenlik gösterir.
Online terapi kimi zaman tek seanslık “danışmanlık hizmeti” olabilirken, kimi zaman da birçok “seans görüşmeleri” de olabilir..
6)Online terapiye girmeden önce nelere dikkat etmeli?
- Seansa gireceğiniz ortamın sessiz olmasına,
- Odanın iyi aydınlatılmış olmasına,
- Kamera ve mikrofonun çalışır durumda olmasına,
- İnternet erişimine bağlı olmanıza,
- Çocuğu olan danışanların, çocuklarını birine emanet etmesi,
- Kameranın görüş alanını çekecek şekilde ayarlanması,
- Telefonunuzdaki bildirimleri sessize almanız,
- Seansa girmeden önce, psikoloğunuzun size göndermiş olduğu bilgilendirilmiş onam formu gibi belgeleri imzalamış olmanız,
- Cihazınızın şarjda olmasına online terapide dikkat etmeniz gerekmektedir.
7)Online terapi kimler için uygun değildir?
- 18 yaşını doldurmamış olanlar,
- Suisid(intihar) riski olanlar,
- Alkol veya madde bağımlılığı olanlar,
- Psikotik semptomları olanlar,
- Kendisine veya başkasına zarar veren danışanlar,
- Sadece psikiyatrist kontrolünde olması ve ilaç kullanması gereken danışanlar,
- Hastane yatışının gerekli olduğu durumlar,
- Danışanın varlığını tehdit eden töresel problemlerin olduğu durumlar,
- Danışanın önemli ve ortaya çıkması sorun teşkil eden sırlarının olduğu durumlar,
- Paranoid kişilik bozukluğu olan danışanlar,
- Anti-sosyal kişilik bozukluğu olan danışanlar için online terapi uygun değildir.
Aile, Çift ve Evlilik Terapisine Gidenlerin Yorumları
Terapiye adım atmak çoğu zaman zorlu bir karar sürecinin ürünüdür. Ancak bu süreç, aile ve çift dinamiklerinde olumlu değişiklikler yaratabilmektedir. İşte gerçek danışanlarımızın kaleminden Aile, Çift ve Evlilik Terapisi deneyimleri:
Bu hikayeler, terapi sürecinin zorluklarına rağmen pek çok kişinin ilişkilerini iyileştirebildiğini ve hatta dönüştürebildiğini göstermektedir. Kişisel çabalar ve profesyonel yönlendirme eşliğinde, terapi yaşanan sorunlara yönelik umut vaat eden bir yol olarak kendini kanıtlamıştır.
Aile, Çift ve Evlilik Terapisinin Önemi
Yaşamın karmaşasında, ilişkiler zamansız bir orkestra gibidir; çoğu zaman farkında olmadan her birimiz kendi enstrümanımızı çalarız. Ancak, uyum içinde bir sinfoni yaratmak için bazen profesyonel bir şefin rehberliğine ihtiyaç duyarız. İşte, Aile, Çift ve Evlilik Terapisine Gidenler bu profesyonel dokunuşun önemini bizzat yaşayarak onaylar.
Yapıcı İletişim: Çatışmaları çözmek ve sağlıklı iletişim kurmak için terapi, kritik bir rol oynar. Bu, ilişkilerde kalıcı değişikliklere yol açar.
Aile Dinamiklerinin Anlaşılması: Terapi, aile bireylerinin birbirlerinin davranışlarını ve ihtiyaçlarını daha iyi anlamalarını sağlar.
Bağ Kurma ve Güven: Aile ve çiftler arasındaki güven ve bağlılığı artırma konusunda terapi, temel bir adım olabilir.
Zamanında alınan profesyonel yardım, ailenizin ve ilişkinizin gelişmesine katkıda bulunabilir, çünkü her hikâyenin ihtiyacı olan derinlemesine bir bakış ve dikkatli bir dokunuş terapistler tarafından sağlanabilir. Aile terapistine gidenlerin yorumları, bu süreçte yaşanan pozitif dönüşümlerin kanıtı niteliğinde. Evlilik ya da ilişkilerde karşılaşılan sorunlar, çift terapistine gidenler tarafından da daha kolay aşılabilir. Sonuç olarak, Evlilik Terapistine Gidenler ve aileleri, son derece değerli bir yatırım olarak bu destek sistemini görüyorlar.
Terapi Sürecine Karar Verme Noktası: Aileler ve Çiftler Ne Zaman Yardım Almalı?
Aile ve çiftlerin terapi sürecine başvurma kararını alması, sıklıkla oldukça karmaşık ve kişisel bir süreçtir. Yardım arayışının temelinde yatan sorunları anlamak ve uygun bir zamanlama belirlemek hayati önem taşır. Aşağıda, terapiye başlama zamanınızı belirlemenizde yardımcı olacak bazı önemli belirtiler sıralanmıştır:
- İletişim Kopuklukları: Eğer aranızdaki iletişim giderek azalıyor ya da sürekli yanlış anlaşılmalar yaşanıyorsa, bu durum ilişkinize zarar verebilir.
- Sürekli Çatışmalar: Ufak konuların bile sürekli tartışmalara yol açtığı ve çözümlenemediği durumlarda profesyonel bir destek almak önemlidir.
- Güvensizlik ve Aldatma: Partnerler arasında yaşanan güven sorunları veya aldatma gibi ciddi problemler, ilişkide derin yaralar açabilir ve profesyonel yardımı zorunlu kılar.
- Duygusal veya Fiziksel Uzaklaşma: Eğer birlikte zaman geçirme isteği azalıyor ve duygusal veya fiziksel yakınlık hissedilmiyorsa, bu da destek almanın bir işareti olabilir.
Aile, Çift ve Evlilik Terapisine Gidenler bu adımları atarak ve aile terapistine gidenlerin yorumları ile bilgi sahibi olarak kendilerini, ilişkilerini yeniden keşfetme şansı buluyorlar. Erken dönemde terapi desteği almak, sorunların büyümesini önleme ve ilişki dinamiklerini güçlendirme açısından oldukça önemlidir. Evlilik terapistine gidenler ve çift terapistine gidenler, deneyimlerini paylaşarak, benzer durumlar yaşayan diğer insanlara da yol göstermektedir.
Terapide Karşılaşılan Zorluklar ve Baş Etme Yöntemleri
Aile, çift ve evlilik terapisi sürecinde birçok kişi birtakım zorluklarla karşılaşabilir. Bu zorlukların üstesinden gelmek ve terapiden en iyi şekilde yararlanmak için bazı yöntemler vardır.
Duygusal Açılmakta Zorlanma: Terapi severek katıldığınız bir süreç olsa da, duygularınızı ifade etmekte zorlanabilirsiniz. Bu durumda, terapiyi ilerletmek için terapistinizle güven ilişkisi kurmaya özen gösterin.
Yanlış Anlaşılmalar: Eşler veya aile bireyleri arasında yanlış anlaşılmalar olabilir. Terapiste açıkça konuşarak ve duygusal tepkileriniz konusunda dürüst olmak, bu yanlış anlamaları giderebilir.
Sabır Gerekliliği: Terapinin hemen sonuç vermesini beklemek yerine, sabırlı olmak gerekir. Sürecin zaman aldığını ve adım adım ilerlenmesi gerektiğini unutmayın.
Kararlılık: Terapiye devam etmekte zorlandığınızda, hedeflerinizi ve motivasyonunuzu gözden geçirin. Eğer amaçlarınız netse, kararlılık göstermek daha kolay olacaktır.
Başa Çıkma Stratejileri:
- İletişim kurarken aktif dinleme tekniklerini kullanın, karşı tarafı anlamaya yönelik çaba gösterin.
- Geçmiş yerine çözüm odaklı düşünmeye çalışın ve mevcut sorunlara yönelik pratik çözümler geliştirin.
- Terapi seansları dışında da aile veya çift olarak birbirinize destek olun.
Unutmayın ki, aile terapistine gidenlerin yorumları genellikle terapinin zorluklarını aştıkça pozitife dönüşmektedir. Evlilik terapistine gidenler ve çift terapistine gidenler kendilerini daha güçlü ve ilişkilerini daha sağlam hissetmektedirler.
Evlilik ve İlişki Sorunlarında Terapinin Rolü
Evlilik ve ilişkide karşılaşılan sorunlarda, aile ve çift terapisi önemli bir destek kaynağı olarak karşımıza çıkar. Peki, bu süreçte terapinin rolü nedir ve ne gibi katkılar sağlar? İşte, kısaca başlıklar halinde terapinin bu alandaki yeri:
- İletişim Kopukluklarının Giderilmesi: Terapistler, eşler arasındaki iletişim engellerini belirleyerek, açık ve sağlıklı iletişim kurulabilmesi için teknikler sunar.
- Duygusal Yakınlığın Sağlanması: Çiftlerin birbirlerine duygusal olarak yeniden yakınlaşmaları, terapinin en önemli yönlerinden biridir.
- Sorunların Kökenine İnmek: Terapist, sorunların kaynağını tespit etmeye ve çözüm yolları aramaya yardımcı olur.
- Karşılıklı Anlayış ve Empatinin Geliştirilmesi: Eşlerin birbirlerinin bakış açılarını anlamaları ve empati kurmaları teşvik edilir.
Aile, Çift ve Evlilik Terapisine Gidenler tarafından yapılan aile terapistine gidenlerin yorumları, terapi sürecinin ilişkileri nasıl pozitif etkilediğine dair fikir vermektedir. Özellikle evlilik terapistine gidenler ve çift terapistine gidenler, problemleri daha yapılandırılmış bir biçimde ele almanın faydalarını vurgulamaktadır. Sonuç olarak, terapi; bireyler ve ilişkileri için kalıcı ve olumlu değişiklikler yaratma potansiyeline sahiptir.
Terapi Sürecinden Sonra Değişim: Eşler ve Aileler Anlatıyor
Evlilik ve aile hayatını sürdürdüğümüz yolda, bazen engebeli arazilere denk gelebiliriz. Bu noktada, Aile, Çift ve Evlilik Terapisine Gidenler kendi hikayelerinde bir dönüşüm yaşadıklarını paylaşıyorlar. Terapi sürecinin ardından ailelerin ve çiftlerin deneyimleri şöyle özetlenebilir:
- Daha Sağlıklı İletişim: Terapi sonrası, aile bireyleri ve eşler arasında daha açık ve etkili bir iletişim kurulabildiği görülüyor.
- Sorunlara Yeni Çözüm Yolları: Sorunları ele alma ve çözüm üretme konusunda daha yaratıcı ve yapıcı yöntemler geliştirildiği anlaşılıyor.
- Duygusal Bağların Güçlenmesi: Terapiye katılan birçok kişi duygusal bağların güçlendiğini ve birbirlerine karşı anlayışın arttığını belirtiyor.
- Stres Yönetimi: Sıkıntılı durumlar karşısında stresi yönetebilme becerilerinin geliştiği ve bu sayede aile içi huzurun arttığı ifade ediliyor.
aile terapistine gidenlerin yorumları, bu süreçteki en büyük kazanımlardan birinin, karşılaşılan zorlukların üstesinden gelmek için yeni perspektifler kazanmak olduğunu vurguluyor. Aynı şekilde, evlilik terapistine gidenler ve çift terapistine gidenler de ilişki içindeki olumlu değişimlerden bahsederken, bu deneyimin ilişkilerini nasıl iyileştirdiği üzerinde duruyorlar.
Positif geri dönüşler, terapinin aile ve çiftler için ne kadar değerli olduğunun bir kanıtıdır.
Terapiyi Başarılı Kılan Faktörler: Uzmanlardan Öneriler
Aile, çift ve evlilik terapisinin başarılı olmasında birçok faktör etkili olabilir. Uzmanların önerilerine göre, işte bu sürecin başarıyla sonuçlanmasını sağlayan bazı kilit noktalar:
- Açık İletişim: Terapi sürecinin temeli, açık ve dürüst iletişime dayanır. Terapist ve danışan arasında güvenli bir iletişim ortamı kurulması, danışanların yaşadıkları sorunları özgürce ifade edebilmeleri için elzemdir.
- Karşılıklı İş Birliği: Hem terapist hem de danışanlar arasında bir iş birliği olması; hedefler ve beklentiler konusunda ortak bir anlayışa varılması gerekmektedir.
- Sabır ve Kararlılık: Terapi süreçleri kısa vadeli çözümler sunmaktan ziyade, zaman ve çaba gerektirir. Danışanların sabırlı ve değişime kararlı olmaları oldukça önemlidir.
- Uygulanabilir Çözüm Yolları: Uzmanlar tarafından sunulan çözümlerin, danışanların yaşam tarzlarına uygun ve uygulanabilir olması gerekir.
Aşağıda, terapi sürecinde başarıyı getirebilecek unsurların bir kıyaslaması bulunmaktadır:
Başarıyı Getiren Faktörler | Açıklama |
---|---|
Açık İletişim | Terapi sürecinin başarısı için kritik |
Karşılıklı İş Birliği | Hedefler doğrultusunda ilerleme sağlar |
Sabır ve Kararlılık | Sürecin devamlılığı ve sonuca ulaşma |
Uygulanabilir Çözüm Yolları | Danışanların hayatına entegre edilebilme |
Bütün bu faktörler, aile terapisine gidenlerin, evlilik terapistine gidenler ve çift terapistine gidenlerin yorumlarındaki ortak noktalar arasında yer almakta ve terapi sürecinin başarıyla sonuçlanmasında belirleyici olmaktadır.
Sıkça Sorulan Sorular
Aile terapistine gidenler genellikle ne tür problemleri yaşarlar?
Aile terapistine başvuran bireyler genellikle iletişim sorunları, anlaşmazlıklar, çatışmalar, ebeveynlik zorlukları veya aile bireyleri arasındaki duygusal kopukluklar gibi konularda yardım ararlar. Aile içinde yaşanan büyük değişiklikler, kayıplar veya travmalar da terapiye giden kişilerin sıklıkla karşılaştığı zorluklar arasında yer alır. Aile terapisi, her üyenin sesini duyurmasına ve birbirlerini daha derin bir seviyede anlamasına olanak tanıyarak sağlıklı dinamiklerin yeniden kurulmasına yardımcı olur.
Evlilik terapisi deneyimleri gerçekten işe yarar mı?
Evlilik terapisi, birçok çiftin ilişkilerini daha sağlıklı bir zemine taşımasına yardımcı olmuştur. Terapistin rehberliğinde çiftler, iletişim becerilerini geliştirebilir, sorunlu davranış kalıplarını tanıyabilir ve çözüm yolları bulabilirler. Yapılan araştırmalar, evlilik terapisinin olumlu etkiler gösterdiğini ve çiftlerin birçoğunun terapiden sonra ilişkilerinde önemli düzelmeler yaşadığını belirtmektedir. Ancak, başarının devamlılığı çiftlerin terapi sürecine ne kadar açık ve çalışmaya istekli olduklarına da bağlıdır.
Çift terapistine gidenler ne tür problemleri çözebilir?
Çift terapisi, romantik ilişkilerdeki çeşitli sorunları ele almak için tasarlanmıştır. İletişim sorunları, güven eksikliği, aldatma, cinsel uyumsuzluk ve çatışma yönetimi, çift terapisiyle çözüme kavuşturulabilecek yaygın problemlerdendir. Ayrıca, rollerin yeniden tartışılması, birbirine karşı beklentilerin belirlenmesi ve gelecek planlaması gibi konular da terapi seanslarında işlenmektedir. Uzman rehberliği ile çiftler, bu sorunları aşabilmek ve ilişkilerini daha sağlam temellere oturtabilmek için gerekli araçları elde edebilirler.
Aile, çift ve evlilik terapistine gidenlerin yorumları nasıl oluyor?
Aile, çift ve evlilik terapistine gidenlerin yorumları genellikle terapinin işleyişine ve terapistin yaklaşımına bağlı olarak değişiklik gösterir. Çoğu kişi, doğru terapisti bulmanın ve sürece açık bir tutumla yaklaşmanın deneyimlerini olumlu yönde etkilediğini belirtir. Terapiden memnun kalan kişiler, daha iyi iletişim kurmayı öğrendiklerini, ilişkilerindeki sorunlara daha sağlıklı çözüm yolları bulduklarını ve duygusal bağlarını güçlendirdiklerini paylaşmaktadır. Öte yandan, bekledikleri sonucu alamayanlar terapi sürecinin zorluklarını ve terapiye özgü engelleri dile getirebilirler.
Learn MoreKADINLARIN İLİŞKİLERİNDE YAPTIĞI BAŞLICA HATALAR NELER?
Belki de yıllardır süren ve fark etmediğiniz hatalarınız nedeniyle bir türlü ilişkilerinizde mutluluğu bulamamış olabilirsiniz. Terk edildiğiniz erkeğin ardından ağlarken onu eleştirip size neler çektirdiğini düşünürken, ilişkinizde kendi yapmış olduğunuz hataları görememiş olabilirsiniz. İlişkinizin ilk dönemlerinde “ Oysa ne mutluyduk ” dediğiniz ilişkinizin geleceğini zaman belirler. İşte bu dönemlerde yapılmaması gereken hatalar vardır.
Aylarca süren arayışınız ardından nihayet birlikte bir gelecek görebildiğiniz kişiyi hayatınıza alırsınız. Her şey güzel bir şekilde başlar, birbirinizi tanımaya çalışırsınız. İlk haftalar eğlenceli ve gizemli olsa da ilişkinizin geleceğini bu zaman dilimi belirler! Bu zaman dilimi ilerlerken, bilinçaltınız ve ağzınızdan çıkan her kelime ona, sizi betimlemeye başlar.
Bilinçaltı; kadınların değersizlik ve kaybetme korkusu ile savaşmasını söylerken, erkeklerin de yetersizlik ve başarısızlık korkusuyla baş etmelerini bekler. Peki kadın psikolojisi ne yapıyor? Tabi ki değersizlik ve kaybetme korkusuyla savaşmayı seçmiyor çünkü, avcı olmak daha kolay! Erkek ne derse o oluyor. Neden? Çünkü kaybetmemesi gerek. Kadınlar, bu korkularından kurtularak ilişkilerine başladıkları zaman gerçek aşkı da o zaman yaşayabileceklerdir.
Bir diğer hata; ilişkilere kendini çabucak kaptırmak.. Belki de o kişi sandığınız kadar ruh eşiniz değildir, aceleye gerek var mı? Tamam kabul edelim ki, aranızda güçlü bir çekim kuvveti olabilir fakat, bağlanma konusunda kendinizi fazlasıyla kaptırmış da olabilirsiniz!
Yapılan bir diğer hata, duygularınızı çok çabuk belli etmek.. İlişkinizdeki gizemi hiçbir zaman kaybetmemelisiniz. Bırakın aklınızdan geçenleri merak etsin. Tabi ki duygularınızı tamamen saklayın demiyorum fakat, partnerinizle uygun zamanda uygun oranda hislerinizi tarif ediyor olmanız yeterlidir.
Son zamanlarda yapılan en büyük hatalardan biri de, sosyal medya takibini abartmaktır. Partnerinizin eski gönderilerinden, eski sevgililerini bulmak size bir şey katmayacaktır. Tam tersi ilişkinizi bu paranoyaklıkla sürdürmeniz halinde kısa süre sonra problemler ortaya çıkacaktır.
Kadınların yaptığı diğer hatalardan biri de, sürekli aramak ve msj atmaktır. İlk zamanlarda partneriniz sizi tanımak adına bu duruma sesini çıkartmasa da sonraki evrelerde boğucu olabilirsiniz. Partneriniz, sizin ilgiye muhtaç ve kontrolsüz biri olduğunuzu düşünmekten kendisini alıkoyamaz.
Bu hataları yapmıyor olmanız, kendine güvenen bir kadın profili çizer. Kendine güvenen kadın da ilgi çeker, merak uyandırır. Tüm bunların yanı sıra bilinçaltınızdaki korkularınızı yenmeniz; sağlıklı ilişkiler yürütmenize de yardımcı olacaktır…
Learn MoreYENİ EVLİ ÇİFT OLMAK
Çift olmak, aile döngüsündeki en karmaşık ve güç geçişlerden biridir. Bu dönem; farklı iki özellik ve karakterlere sahip iki kişinin, kendi ailelerinden ayrılarak yeni bir çekirdek aile olma yoluna gittikleri dönemdir.
Yeni evli çiftler ilişkilerinde, her birey kendi ailesinden getirdiği sınırları, inançları bu yeni oluşturdukları evlilik sistemine yerleştirmeye çalışır. İlişkilerde en çok rastlanılan problemlerden biri de ne yazık ki budur.
‘Senin ailen’ ve ‘benim ailem’ karşılaştırması, kişilerin birbirlerine hükmetmeye çalışmasıyla başlamaktadır. Baskı kurmak, hükmedebilmek isteğinin altında değer görme ve kabul edilme isteği vardır.
Hükmetmek genelde, “ Beni seviyorsan, dediğimi yaparsın” gibi cümlelerle ifade edilir, açılımında da “Kendime pek fazla güvenim yok, kendimi iyi hissetmek için senin onayına ve ilgine ihtiyacım var, aksi takdirde kendimi bir hiç gibi hissedebilirim” diye yorumlanır. Bu gibi durumlar ilişkinin zorlanmasına, bir tarafın baskı altında hissetmesine ve tüm bunların sonucunda da mutsuz bir ilişkinin varlığına neden olur.
Yeni bir evlilikte iki insan ilk başta benzer yönleri olduğu için birbirlerinden etkilenirler. Fakat, uzun yıllar bu birlikteliği devam ettirebilmek farklılıkların tadını çıkarabilme yeteneği ile ilgilidir. Bu farklılıklar çiftler tarafından kabul edilmezse, bu evlilikte uyumlu bir ilişki beklenemez..
Learn MoreSosyal Medya İlişkinizi Nasıl Etkiliyor?
Aklınızdan geçenleri, yediğiniz yemekleri, o an bulunduğunuz yerleri, anlık durumunuzu kısacası iyi veya kötü içinde yer aldığınız her anınızı paylaştığınız en az bir sosyal medya hesabınızın var olduğu yadsınamaz bir gerçek.
Toplumumuzun büyük bir kısmına hitap eden ve çoğunluğun kullandığı sosyal medya, iletişim rutinlerimizin değişmesine neden olurken, yaşam biçimlerimizi de etkilemektedir. Bu konu hakkında yapılan birçok araştırma bulunmaktadır. Bu araştırmalardan yola çıkarak, insanların sosyal medyayı zaman geçirmek, sohbet etmek, arkadaşları takip etmek, yeni arkadaşlar edinmek ve kendimiz hakkında bilgi vermek gibi amaçlarla kullanıldığı 408 katılımcılı bir araştırmada ortaya çıkmıştır. Peki, bu kadar zaman harcadığımız sosyal medya ilişkimizi mahvediyor mu?
Sosyal ağlarının içeriği, üye sayısı, etkileşim sıklığımız, kullanım şekli ve kullanım amacımızda diğer insanlarla farklılaşmalar oluşmaktadır. Çiftler ilişkilerinin ilerleyen dönemlerinde daha az sosyal medya üyesiyle etkileşimde bulunmakla birlikte, ilişkisi devam eden bireylerin büyük kısmı sadece ortak arkadaş ve aile üyelerini takip etmektedir. Bazen de, bireysel hesaplar yerini çiftlerin ortak bir ağa sahip olmalarıyla sonuçlanır. Elbette, iş her zaman ortak bir hesap açmayla tatlıya bağlanmayabiliyor. Eşlerin ya da sevgililerin bir kısmı partnerlerinin şifrelerinden haberdar olmak isterken, diğer kısmı karşı cinsteki arkadaşlık isteklerini kabul etmeye sıcak bakmamaktalar. Kadınlar, partnerinin listesinde kadın arkadaş sayısının fazla olması durumunda sorun yaşayabileceklerini net bir şekilde ortaya koymaktadırlar. Aynı şey erkekler için de sorun teşkil edebilmektedir.
Yapılan araştırmalarda; çiftlerin büyük bir kısmı sosyal medya kullanımı yüzünden tartıştıklarını belirtiyorlar. Fazla internet kullanımı nedeniyle çiftlerin aralarındaki ilişki bağlarının zedelendiği sonucu elde ediliyor.
Sosyal medya üzerinde çok fazla arkadaşa sahip olmak ve listenin belirgin bir oranda karşı cinsle dolu olması güven konusunda ilişkiye olumsuz etkisini gösteriyor. Gerek kıskançlık, gerekse de öz güven sorunları ortaya çıkabiliyor.
Bunlara ek olarak sosyal medya; kişiye hayal kırıklığı, güven sorunları, anti-sosyallik eğilimleri gibi problemleri de beraberinde getirebiliyor.
Hali hazırda var olan bu sorunları azaltmanın basit yolu, sosyal medya kullanımının yaratmış olduğu sıkıntı ve problemleri, sosyal medya kullanımını azaltarak çözümlemektir.
Hayatınızda fazlaca yer kaplayan internet araçlarınızı kendinizden uzaklaştırmanız diğer çözüm
seçeneğiniz olabilir. Her bildirim geldiğinde dikkatinizi dağıtan bu uygulamaların bildirim ayarlarını azaltmanız da size fayda sağlayacaktır. Uyku öncesi telefonu yastık altınızdan, yatağınızdan ve hatta mümkünse odanızdan uzaklaştırın. Sevdiğiniz kişilere böylece daha fazla vakit ayırabilir, partnerinizle daha kaliteli vakit geçirebilirsiniz..
Learn MoreHyperagenting – Aşırı Anne Babalık
Ebeveynler, sıklıkla çocuklarını iyi yetiştirebilmek için sürekli çocuğun üstüne düşen, çok fazla koruyan, aşırı sevgi ve ilgi ile çocuğu bunaltan bir tutum sergilemektedirler. Bu tutum iyi gibi görünse de aşırıya kaçtığı takdirde çocuğun yaşamını etkilemektedir.
Anne babalar, çocuklarının kendi ayakları üzerinde duran bireyler olmasını amaç edinirken, sarf edilen tüm çabalara rağmen sonuç hüsran olabiliyor. Anne ve babalar, çocuklarının çok fazla üstüne düşerek, on parmağında on marifet olmasını hedefliyor. Bunun için çocuklar küçük yaştan itibaren maratona hazırlanır gibi yetiştiriliyor. Çocuklar, küçük yaşlarına rağmen birden fazla spor ya da müzik dalıyla ilgilenmeye başlıyor. Bir yandan eğitim, bir yandan bu dallara yönlendirilen çocukların istekleri veya yetenekleri göz ardı edilebiliyor. Bu tutumla yetiştirilen çocuk, kendisine ait dünya kurmakta güçlük çekerken, anne ve babalar nerede hata yaptıklarını sorgulamaya başlıyorlar…
Oysa en önemli konu çocuğun birçok spor ya da müzik dalıyla ilgilenmesi değil, kişilik gelişiminin ilk beş yılında onu hayata hazırlamaktır.
Sürekli çocuğunuzu koruyup kollamanız, her istediğini almanız, her dediğine onay vermeniz, duygusal yönünüzü kullanarak her istediğini yapmanız ona bir yarar sağlamayacaktır. Aksine, sizin paranoyak ve mükemmelliyetçi anne babalık tutumunuz çocuğunuz için en iyisini yapmış olduğunuzu göstermez.
Elbette çocuğunuzu belirli alanlarda başarı gösterecektir. Bazı alanlarda ise, eksik yönleri ortaya çıkıp beceremeyeceği şeyler de olacaktır. Burada asıl önemli olan tutum, onun özgüvenini zedelemeden ona katkı sağlamaktır.
Günümüzde, doğacak olacak bebek daha anne karnındayken hayata mükemmel bir şekilde hazırlanmaya çalışılıyor. Hamilelik esnasında çocuk gelişimine katkıda bulunacak diyetler uygulanmaya başlanılıyor. Hamilelik öncesi vitaminler içilmeye başlanılıyor. Buradaki örnekleri elbette çoğaltabiliriz. Bu kadar uğraş; çocuğun önce sağlıklı olması sonra da akıllı, başarılı, kendi ayakları üzerinde durabilen, mükemmelliyetçi kişilik örüntüleriyle dolup taşması için yapılıyor. Maalesef ki bunca emek, bazen ebeveynlere biz nerede hata yaptık dedirtebiliyor.
Çocuğun her istediğini almak, hiç ağlamasın diye çabalamak, duygusal olarak anne ve babalarını kullanmasına izin vermek ‘biz nerede hata yaptık’ sorusunun adeta yanıtı niteliğindedir. Bu nedenledir ki, çocuğun hayatını kusursuz bir şekilde devam ettirmeye çalışmak ona, kusursuz bir yaşam sunmaz. Aksine ileride çocuğunuz herhangi bir problemle karşılaştığında sorunla baş etme stratejisinin yetersiz kalacağı ortadadır.
Aileler çocukları için ellerinden geleni yapmaya çalışırken çocuklarının memnuniyetsiz olmasına sebep olabiliyor. Bu durumda çocuğa yarardan çok zararı dokunuyor.
Kısacası, çocukların anlamlı ve dolu bir yaşama sahip olmaları için anne ve babaların onlara verebileceği en güzel şey sevgidir. Onları hastalıklı bir tutumla koruyup, her türlü riski almanız çocuğunuza yarardan çok zararlı olacaktır.
Çocuğunuzun neleri yapıp neleri yapamayacağını keşfetmesine izin vermeli, gerektiği yerde ona destek olmalı, onun önce dünyaya sonra kendisine güvenmesini sağlamalı, kendi kararlarını alması için ona fırsat vermeniz onun için yapabileceğinizin en iyisi olabilir!..
Learn More
Psikolojide Aile Danışmanlığı Becerileri
Aile danışmanlığı demek; neyin ters gittiği demek değil, neyin daha iyi olabileceğidir. Kişi var olan potansiyelinin sadece bir kısmını kullanır. Bu potansiyeli daha yaratıcı bir biçimde yönetebilme gücüne sahipken, nasıl yönetebileceğimiz kısmında problem yaşayabiliriz. Aile danışmanlığı tam da bu kısımda kişilere yardımcı olmayı hedefliyor.
Aile danışmanlığının amacı; sorunları çözmek değil, kişinin problemli durumlarını etkin bir biçimde yönetmesine yardım etmektir.
Aile danışmanlığının bir diğer amacı; kişilerin sorunlarını aşmasına yardım etmektir. Var olan sorunlardan avantajlar yaratmak seanslara dair iyi bir sonuç verir. Avantajları fırsata çevirmek; problemli durumları çözümlemeye yardımcı olur. Bu nedenledir ki, danışanlarımızın problemlerle değil de problemli durumlarla, yani yaşamlarındaki iyi idare edemedikleri sorunlar nedeniyle psikologlara başvururlar.
Kullanılmayan fırsatlar ve kullanılmayan potansiyeli değerlendirmek, sorunu çözüme kavuşturan bir beceridir.
Danışanlar, bu sorunlarla nasıl başa çıkacaklarını bilemezler veya bütünüyle bocalarlar. Bazen de problemli davranışları fırsata çeviremez, çözüm üretme kısmında sorun yaşarlar.
Psikologlar, danışanlarının değerli sonuçlar elde etmelerine yardımcı olurlar fakat, sonuçları doğrudan kontrol etmezler.
Psikolog ile danışanı, verimli görüşmeler yapıyorlarsa harcanan emeğe değecek bir sonuç ortaya çıkacaktır. Danışmanlık süreci yapıcı tutum gerektirir. Seanslar yapıcıysa, danışanlar gelişir ve kendilerini açarlar.
Seanslar sonrasında, danışanların yaşamında kalıcı bir fark yaratılır. Danışanların günlük hayatlarında kendi kendilerine daha iyi yardım etmelerini sağlamak, kriz anlarında devre dışı kalan sorun çözme becerilerini aktif hale getirmek güzel sonuçlar doğuracaktır.
Yıkıcı problemli durumlar yaşayan danışanlar bile, profesyonel yardım alarak bu sorunlarla çok daha etkin bir biçimde başa çıkabilirler. Bu hizmetlerimizden yararlanmak isteyen danışanlarımız, Bakırköy’de bulunan aile danışmanlık merkezimizde bizi ziyaret edebilir, seanslarımıza dair bilgi alabilirler.
Learn Moreİlk Beş Dakika Psikolojisi
Buluşmalarınızın ilk beş dakikası başarınız için oldukça önemlidir. İster sosyal ilişkilerinizde, iş görüşmelerinizde, satışta, isterseniz de flört ilişkilerinizde olsun kendinizi etkili bir biçimde sunabilmeniz beceri ve güven konusunda ihtiyacınız olan tekniklerdir.
İlk izlenimde olumlu etki edinmek çok da zor bir deneyim değildir. Pozitif etki yaratmak ilk görüşmelerde oldukça önemlidir.
Kendinden emin olmak, görüşmeye hazırlıksız olmamak, kendini iyi bir şekilde tanıtmak olumlu iletişimin ilk ürünleridir. Ayrıca; zor, hassas ya da karmaşık bir hal alan durum karşısında kendinizi en iyi şekilde sunmak ilk beş dakikada olumlu bir izlenim bırakmanıza yardımcı olacak bilgiler sunmaktadır.
Başarılı bir ilk izlenim yaratmak için olması gerekenden abartılı davranışlar sergilemek, eşsiz bir fırsatı yerle bir etmenize sebep olabilir. O yüzden, ilk izlenimden başarıyla kurtulmak her zaman beceri gerektirir.
İnsan davranışları, küçük senaryolarımızdaki kadar detaylı şekilde sınıflara ayrılmamıştır ve çoğumuz, görüşmelerimizin ilk beş dakikasında kendimizi batırırken yaptığımız hataların farkına varırız.
Düşünmeden ve planlama olmadan, çoğumuz bu hataların bazılarını yapar ve iyi izlenimler bırakmak için sahip olduğumuz tek fırsatı elimize, yüzümüze bulaştırırız.
İlk görüşmelerimizde, karşımızdaki insan bizim genel bir resmimizi çeker ve o anda söylediklerimiz bu resmin sadece bir kısmıdır. O anda karşılıklı etkileşim halindeyken, tek düşündüğümüz ne söylediğimiz değil, başkalarının ne söylediğimiz hakkında ne düşündüğüdür. Ona odaklanır, algıladıklarını çözümlemeye çalışır, bize karşı verecekleri tepkileri kontrol etmeye çabalarız. O anda ne söylediklerimizden ziyade, kişinin ne duyduğu çoğumuz tarafından daha önemlidir.
Beden hareketleri, el sıkışma, deneyimli görüşmeci tavrı, ikna kabiliyeti, kontrol mekanizması, işbirlikçi olmak, mantık, kişilik tipleri ve öğrenme tarzları, dakik olmak ilk beş dakikada bize kişi hakkında yorumlamalar verir.
İşte bu yüzden, ilk beş dakikadan sonra, kişide yarattığımız algılar, bizimle ilgili genel bir tablo sunar. Etrafa iyi sinyaller gönderen, kendinden emin, ne istediğini bilen insanlar, kim bilir belki de liderlik potansiyeli olan bir insan duruşudur…
Learn More
Evlenmeden Boşananlar, Evlenip de Boşanamayanlar
Hepimiz büyük hayallerle birilerini hayatımıza alır, sever veya aşık oluruz. Aşık olduğumuzda büyük umutlarla yuva kurmak isteriz. Kimi insanlar ruh eşini bulup mutlu bir evliliğe imza atarken, kimi insanlar da bu yolda başarıyı ıskalayabilmektedir. Bu yolda büyük hayal kırıklıklarına acılar eklenir, umutlarla başlayan güzel birliktelikler hüsranla sonuçlanır.
Son zamanlarda sevgilerinde, aşklarında, evliliklerinde problem yaşayan kişilerin sayısı oldukça fazla. Yanlış evlilikler, boşanmayla sonlanan ilişkiler, aile içinde yaşanan krizler kişiler için başlı başına birer sorun olmaktadır.
Toplumun nasıl bu hale geldiği ve evliliklerin neden çoğunun sorunlu olduğu hakkında hepimizin aklında soru işaretleri var. Mutlu ailelerin sayısının azalması, geçim zorluğu, ilişkilerin ciddiye dönüşmemesi evlilik önündeki var olan engeller, bireyin evlilikten kaçmasına neden olmaktadır.
“Saçımı süpürge ettim nankör çıktılar, ben çok çektim benim yaşadıklarımı çocuğum yaşamasınlar, güvenilir insan bulmak zor…” gibi cümleler gençliğin yanlış şekillenmesinin sebeplerinden birkaçıdır.
İşin bir de evlenip de boşanamayanlar kısmı var. Severek evlenenler, ama birkaç aya kalmadan ayrılanlar kategorisi..
Bazı insanların ayrılmalarına şaşırırız. Uzun yıllardır var olan birliktelik aynı çatı altına girince son bulur. Evlilik öncesi birbirleri için deli olan çiftlerin de evlilikleri hayal kırıklıklarıyla son bulabilir.
Peki ne oluyor da evlendikten sonra bu sorunlarla karşılaşılıyor? Evlilik öncesi kimsenin far edemediği bu sorunlar nasıl oluyor da birkaç ay sonra evliliği bitirme aşamasına getiriyor?
Bunun için birçok farklı seçenek sayabiliriz elbette. Fakat, aile danışmanlığı seanslarımdan yola çıkacak olursam, temeli monotonlaşmak üzerine, evliliğin ilk yıllarındaki o büyüsünün ortadan kalktığını görmekteyiz.
İki taraf da birbirlerini gerçek yüzleriyle ve gerçek halleriyle görmeye başlıyor. Asıl karakter ve kişilik yapısı o zaman ortaya çıkıyor. Evlilik öncesi var olan hoşgörü tamamen ortadan kalkıyor ve kurulan her cümle göze batıyor, söylenilen her söz tartışmaya sebebiyet veriyor.
Evliliklerde yapılan en büyük hatalardan biri de, evlilik öncesi tahammül edilen eksiklerin, evlilik sonrası tahammül edilemez sorun olarak algılanmasıdır. Şiddetli geçimsizlikten ayrılanlar, boşananlar bu yüzden çoğunlukta.
Yapılması gereken şeylerin başında, kişilerin birbirlerini değiştirmeye çalışmadığı, evlilik öncesi sahte kendilik oluşturmadan kendisini olduğu gibi yansıtması ve problemler karşısında tahammül sınırlarını genişletmek olmalıdır.
Learn More