Aşkın Gözü Gör’ dür
Hayatımıza bilinçli ya da bilinç dışı şekil veren bizleriz. Kendi yaşamımız, bizzat bizim kontrolümüz altındadır. Sorun bizim hayatımızdaysa çözüm de bizde, demektir. Kendi kararlarımız, kendi tercihlerimiz, kendi sınırlarımız, kendi özgürlüğümüz, kendi benliğimiz… Hepsi bize sandığımızdan çok daha güçlü ya da çok daha güçsüz olduğumuzu söyler.
Kendisini tanıyan insan, yapacağı tercihlerin öneminin farkındadır. Kendisini tanımayan insan ise hep benzer kısır döngüler içinde boğulur ya da aynı türde insanları hayatına çeker durur. Kendilik değeri oluşan bir birey, mutluluğun anlamını bulmakta zorlanmaz.
Seçimlerimizin sağlıklı olması için ilişkilerin işleyişini daha derinden anlamamız gerekir. Birlikteliğe adım atmadan önce, sağlıklı bir ilişkiye hazır hâle gelmeyi önemsemeliyiz. Konu ilişkiler olunca hazırlık yapmaksızın, ilişkinin tam ortasında buluruz kendimizi. Oysa geleceğimizi şekillendirirken önce ne istediğimizi bilmeli, daha sonra kendimizde nelerin değişmesi gerektiğini tespit etmeliyiz. İyi ve sağlıklı bir ilişki için her iki tarafın da kendini iyi hissetmesi; bir aradalıktan aynı doyumu alması esastır. Tek taraflı ya da her şeyin karşıdan beklendiği ilişki kaygan zeminde bir dansa benzer ve ne yazık ki sonunda taraflardan biri bu dansa uyum sağlayamaz hâle gelir.
Sağlıklı bir ilişki sadece partnerinizin iyi özellikleriyle oluşmaz. Mutluluk, partnerinizle beraber bir ekip işidir. Birlikteliğiniz süresince, beraber yaşatacağınız her değer sizi mutluluğa götürür.
Doğru ilişkiden beklentinizi tam anlamıyla düşünerek attığınız adım ve sağlıklı ilişki tercihiniz, kişisel mutluluğunuzun anahtarlarıdır ve mutluluk da psikolojik bir güçtür.
Birlikteliğinizin atmosferi tüm hayatınızın iklimini belirler.
Sağlıkla yaptığınız tercih, hayatınızdaki birçok detaya; kendi ruh sağlığınıza, işinize, çevrenize yaydığınız enerjiye yansır. Hayatınızı şekillendirirken sağlıkla yapacağınız tercihler, “Hayatta ben de varım!” diyebilmenizin, kendinizi sevebilmenizin de temelini oluşturur.
Yaşam içerisindeki varlığımızı şekillendirirken başkalarıyla olan her temasımız bize farklı bir yolculuk sunar. Güçlü ve saglıklı ilişkiler için yazdığım kitabım Aşkın Gözü Gör’dür, bu yolcuk içindeki her bireye, partneriyle olan ilişkisini sağlıklı bir temelle inşa etmesi için rehberlik ediyor. Kendinizi iyileştirmeye götüren tüm adımlardaki sorumluluklarınızı yepyeni bir bakış açısıyla yorumluyor.
Tercihlerinizden gururlanmanızı sağlayacak olan, size yaşatılan her sıkıntıdan sonra pes etmek yerine, mutluluğu aramayı sürdürmenizdir. Mutluluğu olağandışı şartlarda aramanıza gerek yok, duygularınıza şekil verebilmeniz için davranışlarınızı gözden geçirip, ilişkinin gidişatına iyileştirici bir yön vermeniz yeterli.
“Uyanış sancılı olsa da ruh ne istediğine karar verirse beden şifasını bulur. Kişilik, öz benliğiyle tanışınca, olmayan ne varsa hallolur.”
Temennim, kitabım Aşkın Gözü Gör’dür, sizi sağlıklı ilişkiler kurmaya özendirir, huzur ve mutluluk dolu yarınların kapısını aralamanıza yardımcı olur. Artık daha sağlıklı ve mutlu ilişkiler kurabilmek için kitabım siz değerli okurlarını bekliyor.
ÖFKENİZİ KONTROL ALTINDA TUTUN!

öfke kontrolü, öfke seansı
Öfke duygusunun varlığı doğaldır, fakat nasıl deneyimlendiği ve nasıl ifade edildiği önemlidir. Bu yazımızda öfkenizi kontrol altında tutabilmeniz için bir takım önerileri sizler için derledik.
Öfke Nedir?
Öfke: Bireyin engellenme, haklarının ihlal edilmesi, isteklerinin karşılanmaması, işlerin yolunda gitmemesi, sorumlulukları tek başına üstlenme gibi bir takım durumlarla karşı karşıya kalması, herhangi bir saldırıya maruz kalması , incinmesi, tehdit algılaması veya yoksun bırakılması gibi durumlarda kişinin göstermiş olduğu saldırganlık göstergesi veya kızgınlıktır.
Öfke ve saldırganlıkla beraber bedenimiz bir takım sinyaller verebiliyor. Nefes almada güçlük, baş ağrısı, kas ve eklem ağrıları, terleme, titreme gibi bedensel tepkiler soruna işaret etmektedir. Bedensel tepkilerin yanı sıra zihinsel bir takım sonuçlar da görülebiliyor. Bunlar; performans kaybı, unutkanlık, dikkatsizlik, dalgınlık, duygu ve düşünce yapısındaki bir takım bozukluklar.. Öfke kontrolsüzlüğüyle birlikte bir takım davranışsal sonuçlar da ortaya çıkabiliyor bunlar, acelecilik, konuşma bozuklukları, iletişimdeki bozulmalar, kendine fiziksel zarar verme eğilimi, karşı tarafa fiziksel zarar verme ve saldırganlık…
Öfkenin kendisi bir problem değildir. Hatta haksızlık karşısında durmak, yaşamda bazı değişiklikler yapmak için ön hazırlık niteliğindedir. Fakat, öfke saldırganlığa dönüşürse bizim için sorun teşkil etmeye başlar. Kişi öfkesine yenilir, zarar verme eğilimi gösterirse bu durum bir problem haline gelir.
Saygısızlık, tehdit, başkalarının öfkesi ya da yaşamsal değişiklikler öfke uyandırabilir. Sevdiğiniz insanın sizi terk etmesi, kayıplar, başkalarınn saldırgan tutumları, kişinin gereksinimlerine saygısızlık edilmesi kişiyi öfkelendirebilir. Değişen hayat koşullarına karşı verdiğimiz tepkileri normalleştirebilmek için bir takım önlemler almak gerekir. Bunlar:
Öfkelenmeyi Önlemek Mümkün..
- Öfkenin kaynağını bulun. İncinmek, haklarınızın ihlal edilmesi, istekleriniz ve gereksinimlerinizin karşılanmaması, işlerin yolunda gitmemesi, sorumlulukları tek başınıza üstlenmek öfke sebebiniz olabilir.
- Fedakar ve aşırı verici biri misiniz? Gereğinden fazla kendinizden ödün vermek sizi yıpratır.
- Öfke duymak soruna işaret etse bile, öfkeyi açığa vurmak sorunu çözmez. İletişim becerilerini kullanmak değişim açısından önemlidir.
- Ne istediğinizi anlatmak için öfkenizi kullanmayın. O an ne hissediyorsanız, biriktirmeden kendinizi ifade etmeyi öğrenin.
- Sinirlendiğinizde tepki vermeden önce 5 kere diyaframdan derin nefes alıp verin. Bunu yaparken, “rahatla, aldırma, birazdan geçecek” gibi sizi yatıştıracak sözcükleri tekrar edin.
- “Öfkelenerek bu durumdan çıkamam, var olan sorun daha da büyür” diyerek kendinize telkinlerde bulunun.
- Öfke sorunu yaşadığınızda her ne yapıyorsanız biraz mola verin. Mutlaka kişisel rahatlama planınız olsun. Düşünmek, rahatlamak için enerjinizi tazeleyecek bir şey olması önemli. Bazen tek ihtiyacınız olan, ortam değilikliğidir.
- Hemen tepki vermek zorunda değilsiniz. Tepkinizi mümkün oldukça geciktirin.
- Anında tepki vermekten kaçının. Unutmamak gerekir ki, bir dakikalık öfkeye karşı bir dakikalık sabır, binlerce pişmanlığı önler.
Öfke; kişide stres, sağlık problemleri, ağlama krizleri, ilişkilere yansıyan sorunlar veya depresif durumlar yarattığında artık kontrol edilmeyen bir hal almış demektir. Bazı kişiler için, öfkenin sorun haline gelmesinin sebebi; onu ifade edememeleridir. Kişinin kendisini ifade edememesi hem sağlığını hem de ilişkilerini olumsuz etkiler ve öfke bir sorun haline gelmiş olur. Böyle bir durumda mutlaka psikoloğa başvurmalı, öfke seanslarına katılmayı talep etmelisiniz.
Bilgi ve randevu için: 0544 415 02 15
Learn MoreTerk Edilmenizdeki Potansiyel 10 Hata
Terk Edilme Sorunu
Sevgiliden ayrılmak, terk edilmek, ilişkiyi bitirmek neredeyse herkesin başına gelmiştir. Bu kötü deneyimi atlatmak için çabalarken, insan kendisini incitilmiş, kandırılmış, reddedilmiş ya da yalnız hissedebilir. Kalp kırılsa da yaşam onsuz da bir şekilde devam eder. İlişkiden önce olduğu düzene dönmek kişiyi epey zorlasa da bir gün tekrardan iyi hissedebilmek için çabalar. İşte tam da bu noktada terk edilmenizdeki potansiyel 10 hatanızı keşfedebilmeniz için yazımızı derledik..
Değer verilen birini kaybetmek kişiye kötü hissettirirken, insan bunu aşmaya çaba gösterirken kendine zaman tanımalıdır. Bu, kişi için bir geçiş süreciyken, yaşananları değerlendirmesi için de bir fırsattır aslında. Kişinin sonraki ilişkisi için bunlar hep birer deneyimdir. Kişi artık neyi isteyip istemediğini ayırt edecek kadar deneyim sahibidir.
Terk edilmenin her basamağında bir bir geçiş, her adımında bir baş etme süreci vardır. İlişki sırasında da ayrılık sürecinde de bağımlı olmamaya çalışmak, onsuz olamam hissinden kaçınmaya çalışmak önemlidir. Bu insan sizin için çok önemli ve özel olsa da, kimseyi yaşamınızın tamamı haline getirmeyin. Bunun için bir ilişkideyken ve sonrasında da arkadaşlıklarınızı canlı tutmada, onları ihmal etmemekte fayda vardır. Hobilerinize zaman ayırdığınız, kendi hayatınızı da unutmadığınız bir ilişki sizi daha özgüvenli ve daha değerli kılacaktır.
Kendi gelişiminizi, yaşamınızla ve kariyerinizle ilgili amaçlarınızı ihmal etmeden de sağlıklı ilişki sürdürebileceğinizi unutmayın. Böylece ilişki içinde kendi kimliğinizi ve varlığınızı korurken, ilişki bitiminde size iyi gelen şeylerin sürmesini de sağlayabilirsiniz.
Şimdi gelelim terk edilmenizdeki potansiyel hata yapmış olabileceğiniz basamaklara..
1. Fazla beklenti içine girmek: İlişkide aşırı beklenti özellikle ilk aylarda karşı tarafa bunaltıcı gelebilir. Henüz birbirinizi tanıma aşaması olan ilk aylarda yüksek beklentiler ilişkilerin hızlı başlayıp, hızlı bitmesine sebep olur. Bu nedenle her şeyi oluruna bırakarak, partnerinizi tanımaya çalışın.
2. İlk günden ciddi vaatlerde bulunmak: Henüz birbirinize alışmadığınızı unuttuğunuz basamaktır. İlk günler için hızlı geçişler kişiyi elde edilmiş ve keşfedilecek yanı kalmadı hissiyle terk edilmeye sürükler. Arada ulaşılmaz olmanız değerlidir. Keşfedilecek her yönünüzü anlatıp, merakın giderildiği bir ilişkide, üzerine ciddi vaatler can sıkıcı olabilir.
3. Sürekli aramak veya mesaj atmak: Çift terapilerinde en çok şikayetin geldiği nokta kesinlikle bu basamaktır. Bir taraf bunalan, bir taraf bunaltan. Birbirinizin hayatları dışında da hayatınız olduğunu unutmayın.
4. Buluşmalara özensiz/bakımsız gitmek: Çiftler birbirlerine alıştıktan sonra öz bakım konusunda esnemeler yapabiliyor. Nasıl olsa en iyi halimde beni gördü gibi düşünceler yanlıştır. Öz bakım, özenmek, bakımlı olmak o kişiyle evlenseniz bile atlamayacağınız basamak olsun. Kimse bakımsız birini hayatında istemez.
5. Eski ilişkileri sürekli anlatmak: Evet eski ilişkileriniz sizin için birer deneyimdi. Şimdi onlara teşekkür edin ve bu konuyu terk edin. Eski konuların size faydadan çok zararı olacağını unutmayın. Üstelik bu konuların partnerinizin dikkatini çekmeyeceğini de bilin.
6. Yargılamak: Bir şey için öyle ya da böyle görüş öne sürmek bir süre sonra partnerinizin kendisini sinirli – agresif hissetmesine sebep olabilir. Yargılamak yerine konuşmak, soru sormak kaliteli bir iletişim için olmazsa olmazlar arasındadır.
7. Sürekli eleştirmek/sürekli tartışma: Sürekli yerli ya da yersiz eleştiri de kişiyi kızdıracak diğer bir sorundur. Kendinizi eleştirdiğiniz kişi yerine koyarak düşününce, ilişkide yapmış olduğunuz hatanızı keşfedebilirsiniz. Bir diğer ilişki sorunu ise, her şeyden tartışma konusu çıkarabiliyor olmanızdır. Bir süre sonra huzurun kalmadığı ilişkide partnerinizin kaçış noktası terk ediliyor olmanız olacaktır.
8. Güvenmemek ve paranoyak olmak: Güven, ilişkinizin ilk aylarında oluşturulması gereken ilişkinin temel basamağıdır. Sürekli kafada kuruyor olmanız ilişkinizi yıpratacak bir süreçtir. Bu kısımda sorun yaşayan kişi profesyonel destek alarak psikoloğa başvurmalıdır.
9. Fazla ulaşılabilir olmak: Her buluşmaya anında hazır olmak, her çağırdığında ondan başka planınızın olmaması sizi fazla ulaşılır kılar, bu da partnerinizin sizi keşfedeceği hiçbir yanınızın olmaması, ondan başka plan yapamıyor olmanız, başka meşguliyetlerinizin olmaması ilgi çekmez. Bir iki kez farklı planınızın olması sebebiyle buluşma teklifini reddetmeniz, size bir daha yazmayacağı anlamına gelmez. Aksine sosyal hayatı olan, çevresi olan, uğraşı olan, boş bir insan olmayan bir karakter ortaya koyarsınız.
10. Özgüven eksikliği veya sürekli kendini övme: Özgüven sorunu yaşayan ya da sürekli ego savaşı halinde olan, kendini sürekli öven insan bir süre sonra bunaltıcı olduğundan dolayı da terk edilmiş olabilirsiniz. Güvensizliğin nedenini anlamak için, her kişinin kendisine özel hassasiyetlerini ve yaşantılarını gözden geçirmesi gerekir.
Eğer ayrılığı bir türlü atlatamıyorsanız, kendinize veya bir başkasına zarar vermeyle ilgili düşünceleriniz varsa psikolojik olarak destek alabilir, seanslarıma katılabilirsiniz.
Bakırköy Psikolog Randevusu İçin Bize Ulaşabilirsiniz: 0544 415 02 15

UYKUSUZLUKLA BAŞ ETME YOLLARI (UYKU HİJYENİ) VE PSİKOLOJİ
Uykusuzlukla Nasıl Baş Edebiliriz?
Günlük ne kadar uykuya ihtiyacımız var? Uykusuzlukla nasıl baş edebiliriz? Bu yazıda, uykusuzlukla baş etme yollarına ve uyku kalitesini arttırmaya(uyku hijyenine) dair ayrıntılı bilgilere ulaşabileceksiniz…
Uyku Nedir?
Uyku; zihinsel ve fiziksel sağlığımızı her gün yenilememiz için önemli olan ve yaşamımızın üçte birini kapsayan aktif bir dönemdir. Güne mutlu başlamak için kaliteli uyku almış olmak gerekir. Aksi takdirde kişinin gün içindeki işlevselliğini etkileyen problemler yaşaması ihtimaldir. Sağlıklı bir vücut için uykunun süresinden ziyade, kalitesinin arttırılması da oldukça önemlidir.
Kişi uykusuzluk sorunu yaşadığında;
- Gerginlik
- Agresif tavır, öfke kontrol sorunu
- Dikkat dağınıklığı
- Konsantre olamama
- Depresif belirtiler
- Halsizlik, sürekli dalgın olma
- İş performansında belirgin düşüş
- Yüksek tansiyon veya metabolik sorunlara neden olabilmektedir.
Günlük Ne Kadar Uykuya İhtiyacımız Var?
Erişkinlerin çoğunluğu 7-8 saatlik uykuya ihtiyaç duyar. Kronik uykusuzluğa gün içerisinde yapılan hataların neden olabileceği gibi(uyku hijyeni), uyku apnesi(uykuda nefes almayı bırakmak), huzursuz bacak sendromu(bacaklarda ve ayaklarda huzursuzluk hissi), panik ataklar, uykuya dalmakta ve uykuyu sürdürmede problemler yaşamak(uykusuzluk), hiçbir ön uyarı olmaksızın uyanıklık halinden derin uykuya çok çabuk geçme ile dayanılmaz uyku atakları(narkolepsi) gibi durumlar sebebiyle kişi uyku sorunu yaşıyor olabilmektedir. Uyku bozuklukları kişinin yaşam kalitesinin düşmesine ve çeşitli sağlık sorunlarına neden olabilmektedir. Ancak, bizim bu yazımızda ele alacağımız kısım uyku hijyenidir. Yani, yukarıda belirtilen bozukluklardan herhangi birine sahip değilseniz, uyku hijyeni basamaklarından bir ya da birkaçına dikkat etmiyorsunuz demektir.
Uyku Hijyeni Nedir?
Kaliteli bir uyku için gerekli şartların oluşmasını sağlayan kurallara “uyku hijyeni” denir.
Vücudun ve sinir hücrelerinin dinlenmeye çekildiği zaman dilimi uyku, hijyenik olmadığında kişinin fiziksel yaşamını olumsuz etkilediği gibi o kişide bazı ruhsal sıkıntılara da davetiye çıkarır. Dolayısıyla kaliteli yaşam için, uykunun hijyenik olması gerekmektedir.
Uyku Hijyeni Tedavisi; tedaviye başlamadan önce uykusuzluğu hazırlayan, başlatan, devam ettiren faktörler, diğer uyku bozuklukları, psikososyal, psikopatolojik ve genel tıbbi öykü dikkate alınarak, iyi bir değerlendirme ile tedavi şekli belirlenir. Stres, hastanın yaşam stili, çevresel koşullar, uyku-uyanıklık düzenindeki değişiklikler, tıbbi ya da psikiyatrik hastalıklar gibi birçok faktör uykusuzluğa neden olabilmektedir. Ayrıca bu başlatıcı faktörlerin yanı sıra hastaların uykuyu düzeltmek yerine daha da bozan çözüm çabaları, inanışları ve artan anksiyeteleri gibi devam ettirici faktörler de önemlidir. O yüzden bunun için mutlaka bir uzmandan destek almak oldukça önemlidir.
Bazı önerilerle uykumuzu çok daha kaliteli ve hijyenik hale getirebiliriz.
Uyku Hijyenine Yönelik 15 Maddelik Öneri;
1. Her gün aynı saatte yatın. Çok yorgun olsanız bile normal saatinizde yatmaya çalışın.
2. Her gün yataktan aynı saatte kalkın. Ne olursa olsun, gece farklı bir saatte yatmış olsanız da, sabah kalkmanız gereken saatte kalkın. Haftasonu da olsa bu kurala uyun, hep aynı saatte kalkmayı alışkanlık haline getirin. Yatış ve kalkış saatleri uyku düzeninin korunmasında önemlidir.
3. Uyandıktan sonra yatakta zaman geçirmeyin. Dinlenmek amacıyla uyumaya devam etmek dinlendirici olmadığı gibi uyku düzenini de bozabilmektedir.
4. Kendinizi uyumaya zorlamayın. Uykunuz gelmeden yatağa girmeyin. Televizyon karşısında kısa kestirmeler uyku kalitenizi bozar. Yatakta yarım saatten daha fazla uyuyamadan yatarsanız, yataktan kalkın, sessiz bir şeyle uğraşın (ör: loş ışıkta kitap okuma) veya ılık duş, dinlendirici bir enstrümantal müzik dinleme gibi rahatlatan etkinliklerde bulunun, uykunuzun geldiğini hissettiğinizde yeniden yatağa dönün.
5. Önerilen uyku ilaçlarını yatmadan bir saat önce alın, böylece ilaçların uyku getirme etkileri siz yatarken ortaya çıkacaktır.
6. Akşam saatlerinde kahve, çay, kola, enerji içecekleri, alkol gibi içeceklerden uzak durun. Bunların yerine ılık süt, ayran, ıhlamur, adaçayı, papatya çayı gibi içecekleri tercih edebilirsiniz.
7. Uyku saatine yakın (yatmadan yaklaşık 2 saat öncesine kadar) yemek yemeyin.
8. Yatağı sadece uyku ve cinsellik amaçlı kullanın. Yemek yemek, televizyon izlemek, sosyal medyada zaman geçirmek, kitap okumak gibi aktiviteleri yatakta yapmayın.
9. Yatak odanızın sessiz ve karanlık olmasına dikkat edin. Yatağınızın rahat olması da önemlidir.
10. Akşam saatlerinde düzenli egzersiz veya yürüyüş yapın, fakat yatma saatinden 3–4 saat öncesinde fiziksel yorucu aktivitelerden kaçının.
11. Gündüz saatlerinde 1 saatten fazla kesinlikle uyumayın.
12. Oda sıcaklığı 21-22 derece aralığında olmalı, aşırı sıcak ya da aşırı soğuk olmamalı.
13. 20:30- 23:00 saat dilimi aralığında melatonin hormonu seviyesinden faydalanmak için bu saat dilimi arası uykuya dalmak önemlidir.
14. Haftada en az 2 gün spor yapmak önemlidir. Uykusuzluk sorunu yaratmayacak hafif sporlar tercih edilmelidir.
15. Düşünceleriniz uyumanıza engel teşkil ediyorsa, bunun için profesyonel destek alarak psikoloğunuza danışmanızda fayda vardır.
Learn MoreDEPRESYONA İYİ GELEN ŞEYLER
Depresyona Ne İyi Gelir
Depresyona ne iyi gelir, depresyon birçok insanın bazı zamanlarda içinde bulunduğu olumsuz düşüncelerin haim olduğu bir durumdur ve bazı uygulanabilecek şeyler depresyona iyi gelebilir.
Depresyon tedavisi mutlaka profesyonel destek ile tedavi edilmelidir. Bunun yanı sıra depresyone iyi gelecek, tedavide iyi gidişatı sağlayacak belli başlı şeyler vardır. Bunlardan bazıları beslenme ile alakalı. Bazılarıysa yaşam tarzıyla alakalı değişikliklerdir.
• Depresyona ne iyi gelir öncelikle zihninizi meşgul tutun. Çok çalışıp, ne işle uğraşıyorsanız ona sıkıca sarılın. Unutmayın, başarı mutluluğu getirir. Depresyon her şeyi ertelemeniz için size bahaneler sunar. Aksine bu bahaneleri ertelemek yaşam tarzınızdaki değişiklerden biri olabilir.
• Depresyona ne iyi gelir özellikle her sabah sizi zinde tutacak ve neşe verecek bir alışkanlık edinin. (Spor yapmak, yoga, erken kalkmak, meditasyon yapmak, müzik dinlemek..)
• Depresyona ne iyi gelir erken kalkmayı kendinize şart koşun. Uyku uykuyu çeker. Sizi yataktan çıkamadığınız bir alışkanlığa hazırlar. Bu depresyonun belirtilerinin hafiflemesini sağlayacaktır.
• Depresyona ne iyi gelir sürekli evde olmak için bahaneler üretmeyi bırakın. Dışarıda hayat var! Arkadaşlarınızla vakit geçirin. Yeni arkadaşlar edinin. Özellikle pozitif arkadaşlarınızla görüşün. Onların pozitif enerjisi ve desteği size iyi gelecektir. Bu depresyonu tedavi edici yönde sizi etkileyecektir.
• Depresyona ne iyi gelir tabiki kendinizle barışık olmak. Fiziksel kusurlarınıza takıntılı olmayın. Kendinizle barışık olmayı öğrenmeniz, kendinizi iyi hissetmenizi sağlayacaktır.
• Depresyona ne iyi gelir kendinizi eleştirmeyin. Kendinize güvenin. Her işi başarmak zorunda değilsiniz. Elinizden geleni yapmanız yeterlidir.
• Depresyona ne iyi gelir kendinizi başkalarıyla kıyaslamayın. Kendi başarabileceklerinize odaklanın.
• Depresyona ne iyi gelir size iyi gelmeyen kişilerden kaçının. Bazı insanların negatif enerjileri, var olan depresyonunuzu olumsuz yönde tetikler.
• Depresyona ne iyi gelir evde olduğunuz zamanlarda mutlaka bir hobi edinin. Başka şeylerle meşgul olmak, olumsuz düşünceleri ertelemek için iyi bir yöntemdir.
• Depresyona ne iyi gelir başarısız olduğunuzda kendinize kızmayın. Yeniden başarıya koşun. Yeniden, yeniden deneyin! Sonunda başarmak zorunda değilsiniz. Çabalarınız için kendinize teşekkür edin.
• Depresyona ne iyi gelir endişelerinizi bir kenara atın ve ana odaklanın.
• Depresyona ne iyi gelir her gün plan yapın. Kendinize ulaşılabilir hedefler koyun. Bu hedefleri gerçekleştirdiğinizde kendinizi takdir edin. Neleri başarabildiğinizi keşfedin.
• Depresyona ne iyi gelir kendinizi ve geçmişinizi yargılamayın. Size yapılan hataları affedin, kötü anıları aklınızdan çıkarın.
• Depresyona ne iyi gelir kendinizi sevin. Kusurlarınızı kabul edip, kendinizi geliştirmek için yenilenin.
• Depresyona ne iyi gelir geçmişe takılı kalmayın. Geçmişte yaşadıklarınız sizin için birer deneyimdi. Deneyimleriniz, gelişmeniz için birer fırsattır. Her ne yaşadıysanız unutun. Geçmişte size kötü şeyler yaşatan herkesi affederek hayatınızdan uğurlayın. Bu madde krizi fırsata çevirmeniz için. Sizin modunuzu yükseltecek, geçmişi geçmişte bırakmanızı sağlayacaktır.
• Depresyona ne iyi gelir negatif düşünceleriniz sizi depresyona iter. Negatif düşüncelerinizi pozitif düşüncelerinizle yenebilirsiniz.
• Depresyona ne iyi gelir sizi kimsenin yönlendirmesine izin vermeyin. Neyin sizin için doğru olduğunu düşünüyorsanız onu uygulayın.
• Depresyona ne iyi gelir uzun süredir ertelediğiniz çok istediğiniz bir şeyi yapın. Bu uzun zamandır görüşemediğiniz bir arkadaşınızla buluşmak olabilir. Sevdiklerinize hediye almak ve mutluluğu deneyimlemek olabilir. Ya da kendiniz için çok istediğiniz bir şeyi almak olabilir.
• Depresyona ne iyi gelir sağlıklı beslenmeye karar vermek, beslenme alışkanlıklarınızdaki yanlışları doğrularıyla düzeltmek mutlu olmanızı sağlayacaktır. Düzenli ve dengeli beslenmek, depresyona iyi gelecek besinleri tüketmek (sebze, meyve, balık, çikolata, badem, yeşilçay, yumurta, bol su tüketmek..) depresyona iyi gelecektir.
• Depresyona ne iyi gelir alkol, sigara gibi maddeler kullanıyor iseniz, bunlardan uzak durmanızda fayda var. Sizi zinde tutacak sağlıklı şeylere ihtiyacınız var. Bunlar sağlığınıza zarar vermekten başka işe yaramaz.
• Depresyona ne iyi gelir uyku hijyeni depresyonu yenmeniz için oldukça önemlidir. Hergün aynı saatte uyumak ve her gün aynı saatte uyanmak uyku düzeni için oldukça önemli. Bunun yanı sıra oda sıcaklığı, odanın havalandırılmış olması, yatak odanızın karanlık ve sessiz olması kaliteli uyku almanız için yeterlidir. Yeterli uyku almanız, depresyonu yenmeniz için altın kuraldır.
Online Psikolog ve Online Terapi Sistemiyle İlgili Merak Ettiğiniz Herşey

Terapistiniz ile yüzyüze online terapi sistemiyle görüşmelere katılmanız artık mümkün!
1)Online terapi nedir?
Herhangi bir nedene bağlı veya gerekçe belirtmeksizin, seanslara bizzat gelerek görüşme yapma imkanınız yoksa, akıllı cihazınızla yapacağınız psikolog görüşmelerine online terapi denir.
Halihazırda var olan seanslarınıza şehir dışı değişikliği nedeniyle devam edemiyorsanız, sosyal kaygılarınız veya evden çıkamayacak sebepleriniz varsa, online psikolog/online terapi sisteminden yararlanabilirsiniz.
2)Online terapi nasıl uygulanır?
Bir psikolog ofisine gidip, sürekli seanslarınıza devam etme şansınız yoksa, destek almak istediğiniz psikoloğu seçip, görüşme ayarlayabilirsiniz. Online psikoloğunuzu bulduktan sonra, randevu talebinde bulunmanız gerekir. Psikoloğunuzla randevu saatinizi belirleyip; internet erişimi, kamerası, mikrofonu olan iletişim aracınızla randevu saatinizde online olmanız gerekmektedir.
3)Online terapi avantajı nelerdir?
- Psikoloğunuza hızlıca erişmeniz için bir fırsattır.
- Zamanda tasarruf imkanı sunar. Trafik çilesi yok, park sorunu yok, seansa yetişememe veya geç kalma derdi yok.
- Bağımsız lokasyon imkanı vardır. Nerede olursanız olun, teknoloji ile birlikte psikoloğunuz yanınızda! Evde, işte, tatilde, yurtdışında..
- Yaşadığınız sorunları yüzyüze anlatmaktan çekinebilir, bir psikolog ofisine girip çıkarken görünmek istemeyebilirsiniz. Bu yüzden, görüntü vermek istemeyebilir, online terapide sadece ses ve yazışma kısmını kullanmayı tercih edebilirsiniz.
- Kendi ev ortamınızdaki rahatlıkta, konforlu hissetmenizi sağlar.
- Sağlık sorunu yaşayan danışanlar için, seanslarını ertelemeden devam edebilecekleri bir sistem bakımından elverişli.
4)Online terapi kimler için uygundur?
Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki; online psikolog/online terapi sisteminden yararlanmak için belli bir nedeninizin olmasına gerek yok. Bu bir tercih de olabilir. Yüzyüze görüşme yapmak için bir engeliniz yoksa, yüzyüze görüşmeleri de talep edebilirsiniz..
- Sağlık sorunu veya bedensel sorunu olan danışanlar için,
- Problemini tanımadığı bir insana yüzyüze anlatmakta zorlanan danışanlar için,
- Sürekli seyahat etmesi gereken danışanlar için,
- Herhangi bir sebepten dolayı evden çıkmamayı gerektiren durumlar için,
- Yurtdışında yaşayan veya şehir değiştiren bulunan danışanlar için,
- Belli bir psikologla aynı şehirde yaşamıyor olmanıza rağmen, o psikoloğu tercih etmek istediğiniz zamanlar için,
- Çocuğunu birine emanet edebilecek durumda olmayan danışanlar için,
- Sosyal kaygısı olan danışanlar için,
- Depresyon sebebiyle seansa gitmeye üşenen ve bu nedene bağlı olarak, sürekli seansını ertelemek zorunda kalan danışanlar için,
- Sadece tek bir konuda sadece “danışmanlık hizmeti” almak isteyen danışanlar için online terapi uygundur..
5)Online terapi kaç seans sürer?
Bu tamamen danışanın bize getirmiş olduğu soruna bağlı olarak değişkenlik gösterir.
Online terapi kimi zaman tek seanslık “danışmanlık hizmeti” olabilirken, kimi zaman da birçok “seans görüşmeleri” de olabilir..
6)Online terapiye girmeden önce nelere dikkat etmeli?
- Seansa gireceğiniz ortamın sessiz olmasına,
- Odanın iyi aydınlatılmış olmasına,
- Kamera ve mikrofonun çalışır durumda olmasına,
- İnternet erişimine bağlı olmanıza,
- Çocuğu olan danışanların, çocuklarını birine emanet etmesi,
- Kameranın görüş alanını çekecek şekilde ayarlanması,
- Telefonunuzdaki bildirimleri sessize almanız,
- Seansa girmeden önce, psikoloğunuzun size göndermiş olduğu bilgilendirilmiş onam formu gibi belgeleri imzalamış olmanız,
- Cihazınızın şarjda olmasına online terapide dikkat etmeniz gerekmektedir.

7)Online terapi kimler için uygun değildir?
- 18 yaşını doldurmamış olanlar,
- Suisid(intihar) riski olanlar,
- Alkol veya madde bağımlılığı olanlar,
- Psikotik semptomları olanlar,
- Kendisine veya başkasına zarar veren danışanlar,
- Sadece psikiyatrist kontrolünde olması ve ilaç kullanması gereken danışanlar,
- Hastane yatışının gerekli olduğu durumlar,
- Danışanın varlığını tehdit eden töresel problemlerin olduğu durumlar,
- Danışanın önemli ve ortaya çıkması sorun teşkil eden sırlarının olduğu durumlar,
- Paranoid kişilik bozukluğu olan danışanlar,
- Anti-sosyal kişilik bozukluğu olan danışanlar için online terapi uygun değildir.
AİLE ÇİFT TERAPİSTİNE GİDENLER
Aile ve çift danışmanlığı, aralarında iletişim sorunları yaşayan çift veya partnerlerin evlilik öncesi, evlilik sırası ya da evlilik sonrasında aldıkları psikolojik destek bir diğer adıyla psikoterapi yöntemlerinden biridir. Aile çift terapistine gidenler, kendi aralarındaki sorunlara odaklanır ve terapist onlara bu yolda onlara ışık tutar ve eşlik eder. Bu sorunun neden kaynaklandığıyla ilgilenir. Olmuşa değil, sonrasında neler yapılabileceğinizle ilgilenir. Çünkü, sorunun kaynağını bulmak terapideki ilk ve en büyük adımdır. Aile Terapistine gidenler, ilk seansa girerken akıllarında soru işaretleriyle gelir. Hatta seansa gelmeden önce bu hizmetten yararlanan diğer insanların konu hakkındaki yorumlarını internette araştırırlar. İki kişi arasındaki sorunları, hayatlarındaki en özel durumları, ev içindeki hallerini başkasıyla paylaşmak çiftler için zor olabilmektedir. (Bu genelde ilk seans itibariyle ortadan kalkar.) Bir aile danışmanı olarak aklınızdaki soru işaretletlerini giderebilmek adına şunu söylemeliyim ki, aile danışmanlığına gidenler genelde seanslara düzenli katılım sağlarlarsa, bu hizmetten çok büyük bir oranda memnun kalacaklardır. Yani burada seanslarınızı düzenli takip etmeniz önem arz etmektedir. Bir diğer dikkat etmeniz gereken de, terapist tarafından verilen ev ödevlerini yerine getiriyor olmanızdır.
Aile Danışmanı Ne İş Yapar?
Aile danışmanı, sizin getirdiğiniz problemlere psikolojik olarak değerlendirmeler yaparken, sorunlu davranışları çözüme kavuşturmak görevindedir. Çiftinizle aranızdaki problemli dönemi minimum kaygı ve stresle atlatmanıza yardımcı olurken bir yandan ilişkinizdeki sorunları gidermek için alternatifler üretmenize yardımcı olur.
Aile Danışmanı Nasıl Olunur?
Aile Danışmanı nasıl olunur, ne gibi eğitimlerden geçerler diye soracak olursanız; öncelikle bunun bir sertifika programı olduğunu belirtmek isterim. Bu sertifikayı her önüne gelen alır mı diye soracak olursanız da cevabımız, “hayır” olacaktır. Bu sertifika için belirlenen lisans bölümlerinden herhangi birinden mezun olmanız gerekmektedir. Bu sertikayı alabilen lisans bölümlerini sıralayacak olursak; Psikoloji bölümü lisans mezunu, Sosyal Hizmetler bölümü lisans mezunu, Sosyoloji bölümü lisans mezunu, Psikolojik Danışma ve Rehberlik lisans mezunu, Tıp lisans mezunu, Hemşirelik lisans mezunu, Çocuk Gelişimi lisans mezunu olmanız gerekmektedir. Bu alan mezunlarının da en az dört yıllık lisans programlarından mezun olmaları gerekmektedir.
Aile Danışmanı Eğitimi
Aile Danışmanı eğitimi süpervizyon içermeli ve yönetmelikte geçen süreyi kapsamalıdır. MEB, Yükseköğretim Kurulu veya üniversitelerden herhangi biri tarafından alınan, toplamda 450 satlik aile danışmanlığı sertifika programını başarıyla tamamlamanız beklenmektedir. Bu eğitimlerin tamamlanabilmesi için, süpervizyonların da başarıyla tamamlanması gerekmektedir. Ayrıca eğitim sonunda alınan eğitim doğrultusunda bir de sınavdan geçerli not almak gerekmektedir. Tüm bu aşamaları başarılı geçen aile danışmanlarına verilen belge, aile danışmanlık merkezi açma yetkisini de kapsar. Bu eğitimlerin bir ya da iki günlük, genelde haftasonu verilenleri de var. Ancak, iki günlük eğitimle ne başarılı aile danışmanı olunur, ne de MEB Onaylı Aile danışmanı olabilirsiniz. MEB Onaylı Aile Danışmanı olabilmeniz için, 450 saatlik eğitimi tamamlamanız beklenilmektedir. Ayrıca, iki günlük eğitimlerin size pek bir şey katmayacağını da belirtmekte fayda var. Bu yazıyı okuyan bir danışan iseniz, sizlere önerim MEB Onaylı bir aile danışmanı seçmeniz olacaktır.
Aile Danışmanı Nerelerde Çalışır?
Aile danışmanı nerelerde çalışır diye soracak olursanız; kendilerine bir danışmanlık merkezi açabilirler ve burada danışanlarını karşılayabilirler. Aile danışmanlık merkezlerinde çalışabilirler, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumlarında görev alabilirler. Özel kliniklerde ya da kurumlara bağlı olarak çalışırlar. Kendi kliniklerinde çalışabilirler. Hastanelerde, aile sağlık merkezlerinde, belediyelerde çalışabilirler. Aile mahkemelerinde bilir kişi olarak da görev alabilirler.
Aile Danışmanları Çalışma Alanları
Aile Danışmanları Çalışma Alanları; çiftler arasındaki her türlü problemle ilgilenirler. Boşanma öncesi aileler, bu durumdan çocuklarının etkilenmemesi için bu hizmete başvurabilirler. Yoğun tartışmalar yaşayan çiftler bu duruma anlam veremeyebilir ve çözüm yolu olarak aile danışmanlarına başvurabilirler. Aldatma gibi kaygı ve stres yaratan, hayalkırıklıkları yaşanan durumlarda yine aile danışmanlarına gidenler olabilmektedir. Cinsel problemler doğrultusunda bu hizmete başvurabilirler. Şiddet, içe kapanıklık, evliliğin beklenilen doğrultuda ilerleyememesi, ev içinde iletişimin azalması sonucu çiftler bu hizmeti almak isteyebilirler. Çocuklarla ilgili herhangi bir sorun olduğu zaman anne ve babalar, çocuklarına yardımcı olabilmek adına aile danışmanlarına başvurabilirler. Alkol, madde kullanımı vb. durumlarda, madde kullanan bireylere yardımcı olabilmek adına ailedeki her birey seanslara katılabilir. Çocuklarının yoğun ergenlik dönemlerinde destek vermek amacıyla yine ailedeki her birey seanslara katılabilir. Maddi manevi her türlü aileyi derinden sarsan durumlarda da bu hizmetten faydalanılır. Yas süreci, kaygı ve stresli durumlarla baş etme sürecinde de aile terapistine gidebilirsiniz.
Aile danışmanlığına ne zaman başvurmalıyız?
Aile danışmanlığına ne zaman başvurmalıyız diye soracak olursanız da, problemlerle baş edemediğiniz zaman, altından kalkamayacağınızı düşündüğünüz an, kısaca; kendinizi kötü, stresli veya kaygılı hissettiğiniz an aile terapislerine başvurmanız gerekir. Ayrıca, bu hizmetten faydalanmak için sadece sıkıntılı günlerden geçmeniz gerekmez. Bunu yaşam kalitesini yükseltmek, danışmak veya profesyonel destek almak için de deneyimleyen birçok danışanımız bulunmaktadır. Kısacası; ilişkinizi daha da geliştirmek, var olan sorunları büyümeden çözümleyebilmeniz için de aile danışmanlarının kapısına gidebilirsiniz. Peki, özellikle ne zaman başvurmamız gerekir diye soracak olursanız, sonu gelmeyen ve bitmek bilmeyen kavgalarınız varsa, ilişkinizde tamamen kopma noktasına geldiğinizi düşünüyorsanız, çıkmaza mı giriyoruz diye düşünüyorsanız, buna tükenmişlik hissi de eşlik ediyorsa derhal aile danışmanı arayabilirsiniz.
Aile Terapisti Boşanmayı Engeller Mi?
Aile Terapistinin ilişkiniz üzerindeki etkilerini merak ettiğinizi hatta internette aile terapistine gidenlerin yorumlarını merak ettiğinizi az çok tahmin edebiliyorum. Sorunlu bir evliliğin insanlar üzerindeki etkilerini düşündüğünüz zaman öncelikle bunu denemeye ve deneyimlemeye değecek bir süreç olduğunu vurgulamak isterim. Aile terapistinin size ilk andan yaklaşımı ve tutumu sizi dinlemeye, anlatmaya ve anlaşılmaya teşvik eder. Özellikle çatışmalar büyük olduğunda tarafsız birinin sizi dinliyor olması ve anlaması bile size iyi hissettirecektir. Aile terapisti boşanmayı engeller mi diye soracak olursanız; bu tamamen sizin bize getirmiş olduğunuz problemlere bağlı olarak değişkenlik gösterse de, çok büyük oranlarda evliliğini kurtarmak isteyen çiftlerde olumlu sonuçlar alınacağını belirtmek isterim.Terapistiniz de, en az sizin kadar bu ilişki için çabalayacak, çözülemez sandığınız problemleri beraber aşamalı olarak aşmanıza yardımcı olacaktır. Bunun için sabır, empati, anlayış, seanlara düzenli gitmek, terapistinizin dediklerini uygulamak yeterli olacaktır.
Aile danışmanlığı terapisi hakkında bilgi ve randevu için bizi arayabilirsiniz.
Bilgi ve Randevu İçin: 0544 415 02 15
Learn MoreÇİFT TERAPİSİ
İstanbul, Bakırköy ’de Danışmanlık Merkezimizde çift terapisi desteği almak istiyorsanız, ön görüşme ve randevu için bizi arayabilirsiniz.
Bilgi ve randevu için: 0544 415 02 15
Çift terapisi, evliliklerinde veya evlilik öncesinde çiftlerin, ilişkileri üzerindeki çatışmaların rahatsız edici boyutlara varmadan önce bir uzmana danışarak sorunlu davranış üzerinde yapılan çalışmalar, psikoloji alanının bir dalıdır. Bir diğer adı; evlilik terapisidir ve bu bir psikoterapi yöntemidir. Aile terapisi ile farkı, anne, baba ve çocuklardan oluşan ve bu aile mensuplarının da terapilere dahil edildiği bir diğer psikoterapi çeşididir. Evlilik öncesi birbirlerini tanıma aşamasında olan, nişanlılık sürecinde olan veya evlilikleri devam eden çiftler arasındaki problemler çift terapisi alanını kapsar. Sorunlu bir ilişki veya sorunlu bir evlilik beraberinde pek çok problem ve soru işaretlerini beraberinde getirir. Evlilik öncesi çiftlerin; akıllarındaki soru işaretlerinin netlik kazanması, evli olan çiftlerin ise problem daha da büyümeden ve daha büyük hayal kırıklıklarına, kaygıya, gerilim veya depresyona sebebiyet vermeden bu olumsuz gidişatı durdurmak mümkündür. Eşler veya çiftler, sorunlu davranışları kendi yöntemleriyle aşmaya çalışırken kimi zaman başarılı olurken kimi zaman da işler daha kötü bir hal alabilir. Bu durumda benim önerim, problemlerle baş edemediğinizi düşündüğünüz an bir uzmana başvurarak işlerin daha da karmaşık bir hal almasını önlemektir.
Çift terapisi, evliliklerinde veya ilişkilerinde sorun yaşayanların başvurduğu olumlu sonuçlar neticesinde en etkili tedavi yöntemidir. Çiftlerin, her ikisinin de bu terapi sürecine hazır olması ve düzenli seans kontrolleriyle yeterli çabayı göstermeleri sonucunda evliliklerindeki sorunların zamanla ortadan kalkacağı bilinmektedir. Aile danışmanlığında ise, aynı hane içinde bulunan bireylerin aile içindeki sınırları ve yetkinlikleri doğrultusunda sorunlara bakış açılarını değerlendiren bir terapi sistemidir. Ailedeki her bireyin düşünceleri, kişilik özellikleri ve beklentileri doğrultusunda gerçekleştirilen aile danışmanlığı çatışmaların ve sorunların kaynağı ile ilgilenmektedir. Aile danışmanlığını gerçekleştirebilmek için aile danışmanı her bir bireyin seansa dahil olmasını bekler. Aile danışmanlığında sadece anne ve babanın seanslara katılması yeterli değildir. Aynı zamanda çocuklarında katılımı beklenir. Böylelikle, ilk seans itibariyle aile birliği kısmen sağlanılmaktadır. (Aile danışmanlığı ve çift terapisi ile ilgili ayrıntı bilgi için, Aile ve Çift terapisi sayfamı ziyaret edebilirsiniz.)
Çift Terapisine Sadece Ben Katılabilir Miyim?
Bu, bireysel bir seans değildir. Ayrıca, problemi tek başınıza üstleniyor olmanız bir süre sonra sizi de yoracaktır. Sonuçta bu, ikili ilişkilerinizde yaşadığınız bir sorundur ve tek taraflı bir problem değildir. Bu ilişkinin sorunlu ilişki haline dönüşmesinde her iki tarafında elbbete payı vardır. Bu nedenle, bu değişim çemberine her iki tarafın katılması ve iki tarafında etkin rol alması gerekmektedir. Aile terapisinde, haklı ya da haksız aranmaksızın her iki tarafın birbirine yardımcı olması beklenir. Kimi zaman bir taraf baskın karaktere sahip olabilir veya sorun davranıştan kendisini sorumlu görmeyebilir. Bu gibi durumlarda her iki tarafında bu ilişki için elinden geleni yapıyor olabilmesi adına yardım edici tutum sergilemeleri önerilir. Böylece terapötik ilişkiye her iki taraf da dahil olmuş olur. Böylece daha sağlıklı bilgiler doğrultusunda, her iki tarafın da kişilik özellikleri dikkate alınarak, bu ilişkiden her iki tarafında beklentileri göz önünde bulundurularak elde edilen veriler daha iyi değerlendirelecektir. Bu nedenle; çift terapisine sadece bir tarafın katılması yeterli olmayacaktır.
Çift Terapisine Karar Vermek
Çift terapisinin gerçekleştirilebilmesi için her iki tarafın terapiye katılması beklenir. Çiftler kendi istekleri doğrultusunda bu kararı ortak almış olmalıdır. Bir tarafın baskısı sonucu taraflar getirilmemelidir. Her iki taraf sorunu çözemedikleri için, kendi istekleri neticesinde gelmiş olmalıdır. Unutmamak gerekir ki; değişimin gerçekleşmesi için problemi kabul etmek ve neler yapılabileceğiniz doğrultusunda seanslara geliyor olmanız ilişkiniz için atabileceğiniz ilk ve en önemli adımdır. Terapistinizin yargılamaktan uzak, taraf tutmayan tutumu ve gizlilik esasları doğrultusunda konuştuklarınızın o odada kalacağı gerçeği, sizin seanslar hakkında bildiklerinize eklenmesi gereken en önemli unsurdur. Böylece her iki tarafında yargılanmadan rahatlıkla tutum ve davranışlarının sağlıklı değerlendirmesini sağlamak mümkün olacaktır. Tarafsız tutum sonucu da anlaşılmamakla ilgili kaygılarınızın yersiz olduğunu ilk seans itibariyle fark etmiş olacaksınız. Kimi zaman çiftler ilk seansta “Terapi odasına bizi birlikte mi alacaksınız?” gibi sorular iletmektedirler. Ben her iki tarafında ilk seansta odada bulunmalarını istemekteyim. Algılanan sorun her iki taraf için de farklılık gösterebilir. Kimi zaman aldatma gibi sarsıcı bir olay, terk edilme endişeleri, ilişkiden tatmin olamamak, ilgi azalması, cinsel problemler, evliliğin ilk dönemlerinde uyum sorunları, içe kapanma, şiddete maruz bırakılma, ailelerin çatışması sonucu arada kalan çiftler, sorumlulukların tek bir tarafa yüklenmesi, kimi zaman da sebepsiz kavgalar neticesinde orada bulunabilirsiniz. Her iki taraf sorunlu davranışı tarif ederken, sizin gözünüzden kaçan detayları da partnerinizden dinleyebilme fırsatı elde etmiş olacaksınız. Böylece, sizin için problem yaratmayan ya da az sorun teşkil eden durumların partneriniz için ne kadar önemli olduğunu da duymuş olacaksınız. Her problemde olduğu gibi ilişkinizdeki sorunlarda da pek çok farklı çözüm stratejileri vardır. Bunlardan ilişkinize en çok zarar vereni, profesyonel olmayan bir arkadaşınızdan ya da yine profesyonel olmayan bir aile büyüğünüzden ilişkinize ne şekilde yön vereceği belli olmayan nasihatleri uygulamak olacaktır. Bu durum, kimi zaman olumlu sonuçlar doğursa da, kimi zaman ise ilişkinizdeki kırılma noktanıza isabet edebileceğini unutmamanızda fayda var. Ilişkilerinde sorun olduğunu düşünen çiftler için en sağlıklı yol, sorun yönetme ve fırsat geliştirme becerilerini geliştirmek üzere psikoloğa başvurmak olacaktır. Bu sayede kişinin saklı potansiyelini ortaya çıkararak kendine hakim olma, düzelme ve gelişme yetisi geliştirilir. Yani diğer bir deyişle amaç; sorunları çözmek değil, yaşamınızdaki her türlü olasılıklardan faydalanarak bunları etkin şekilde aşmanıza yardım etmektir.
Çift Terapisine Başvurduk Bizi Nasıl Bir Süreç Bekliyor?
Çift terapisi seansına başlamadan önce detaylı anamneziniz alınır, gerekli formlar doldurtulur ve daha sonra bekleme salonundan psikoloğunuz sizi terapi odasına davet eder. Öncelikle psikoloğunuz kendisini tanıtır ve daha sonra sizi tanımak üzerine detaylı sorular sorar. Bu sorular mesleğinizden yaşınıza, ne kadar süredir birlikte olduğunuzdan nasıl tanıştığınıza kadar ayrıntı sorulardır. Detaylı olarak sizi tanıma sürecinden sonra sizi oraya getiren şeyin ne olduğu sorulur. Böylece, ilk farkındalık ve zarar tahmini elde edilmiş olunur. Bu aşama “ bize neler oluyor? ” kısmıdır. Sorun her iki tarafın bakış açısıyla dinlenir. Sorun davranışlar beraber belirlenir. Bunlar bize neler üzerinde çalışmamız gerektiğinin bir taslağıdır. Bu kısım ihtiyacınız olanı ve nasıl elde edeceğinizi belirleyici özelliklere sahiptir.
Hayatınızdaki sorunlar,
Neye ihtiyacımız var ve bu ilişkide ne istiyoruz kısmı,
Bunları nasıl elde edebileceğiniz,
Bunların gerçekleşmesi için neler yapabileceğiniz..
Sırasıyla bu basamakları aşabilmek için danışanların sorun yönetimi ele alınır. Son olarak “ Seanlarımdan beklentiniz nedir? “ diye sorarak danışanlarımın seansları bitiminde o noktada olmalarını hedefliyorum. Sonraki her seanslar sizin getirmiş olduğunuz problem ve seansı başlatacağınız noktadan başlar. Bu nedenle ikinci seans itibariyle, “ Merhabalar, Hoşgeldiniz. Sizi dinliyorum, nereden başlamak istersiniz? “ gibi bir soru yönelterek sizin için önemli olan kısımdan başlamayı tercih ediyorum. Böylece danışanlarımın hem beklentileri karşılanmış, hem de istedikleri hedefe hep beraber varmış olmak amacındayım. Danışanların amaçlarına ulaşmak için neler yapabileceklerini planlamalarına yardımcı olmak, sonraki seanlarda değişmeleri gereken kilit noktalar ele alınır. Bakış açılarını geliştirmelerine yardımcı olmak, farklı konular ele alınarak işbirliği sağlamak hedeflenir. Seanslarımda önem verdiğim bir diğer konu, empati kurmanızdır. Empati, partnerinizin duygularını duyumsamanızı, endişelerine candan yardımcı olmanızı hedefler. Böylece, sonuçları ortaklaşa yaratma konusunda birlikte hareket etmiş olmanız hedeflenir. Gerçekçi hedefler doğrultusunda ilerlemek olumlu sonuçları da beraberinde getirecektir.
Çift Terapisine Düzenli Gelmek Sonuç Verir Mi?
Çift terapisine düzenli gelmenin yanı sıra, psikoloğunuz, günlük yaşantınızda da öğrendiklerinizi uygulamanız gereken şeyleri ev ödevi verebilir. Bu ev ödevleri, danışanlarla beraber belirlenir. Mesela, birbirlerine çok fazla vakit ayırmayan ve ev içinde farklı etkinliklerde bulunan bir çift için, “ Bir sonraki görüşmemize kadar birlikte zaman geçirebileceğiniz iki etkinlik planlamanızı istiyorum ” gibi ev ödevleri verilebilir. Amaç, beraber geçirilen zaman dilimini arttırmak ve paylaşım birliğini sağlamaktır. Ev ödevlerinin etkileri bir sonraki seansta danışanlarla beraber değerlendirilir.
Özetle çift terapisi, evliliklerinde veya evlilik öncesinde çiftlerin, ilişkilerinin üzerindeki çatışmaların rahatsız edici boyutlara varmadan önce her iki taraf için de evliliğin sürdürülebilmesi için gerekli olan, çeşitli psikoterapi tekniklerinin kullanılarak gerçekleştirilen bir terapi çeşididir.
Yazımın “çift terapisi nedir?” sorunuza yanıt olması dileğimle.
Learn MoreKADINLARIN İLİŞKİLERİNDE YAPTIĞI BAŞLICA HATALAR NELER?
Belki de yıllardır süren ve fark etmediğiniz hatalarınız nedeniyle bir türlü ilişkilerinizde mutluluğu bulamamış olabilirsiniz. Terk edildiğiniz erkeğin ardından ağlarken onu eleştirip size neler çektirdiğini düşünürken, ilişkinizde kendi yapmış olduğunuz hataları görememiş olabilirsiniz. İlişkinizin ilk dönemlerinde “ Oysa ne mutluyduk ” dediğiniz ilişkinizin geleceğini zaman belirler. İşte bu dönemlerde yapılmaması gereken hatalar vardır.
Aylarca süren arayışınız ardından nihayet birlikte bir gelecek görebildiğiniz kişiyi hayatınıza alırsınız. Her şey güzel bir şekilde başlar, birbirinizi tanımaya çalışırsınız. İlk haftalar eğlenceli ve gizemli olsa da ilişkinizin geleceğini bu zaman dilimi belirler! Bu zaman dilimi ilerlerken, bilinçaltınız ve ağzınızdan çıkan her kelime ona, sizi betimlemeye başlar.
Bilinçaltı; kadınların değersizlik ve kaybetme korkusu ile savaşmasını söylerken, erkeklerin de yetersizlik ve başarısızlık korkusuyla baş etmelerini bekler. Peki kadın psikolojisi ne yapıyor? Tabi ki değersizlik ve kaybetme korkusuyla savaşmayı seçmiyor çünkü, avcı olmak daha kolay! Erkek ne derse o oluyor. Neden? Çünkü kaybetmemesi gerek. Kadınlar, bu korkularından kurtularak ilişkilerine başladıkları zaman gerçek aşkı da o zaman yaşayabileceklerdir.
Bir diğer hata; ilişkilere kendini çabucak kaptırmak.. Belki de o kişi sandığınız kadar ruh eşiniz değildir, aceleye gerek var mı? Tamam kabul edelim ki, aranızda güçlü bir çekim kuvveti olabilir fakat, bağlanma konusunda kendinizi fazlasıyla kaptırmış da olabilirsiniz!
Yapılan bir diğer hata, duygularınızı çok çabuk belli etmek.. İlişkinizdeki gizemi hiçbir zaman kaybetmemelisiniz. Bırakın aklınızdan geçenleri merak etsin. Tabi ki duygularınızı tamamen saklayın demiyorum fakat, partnerinizle uygun zamanda uygun oranda hislerinizi tarif ediyor olmanız yeterlidir.
Son zamanlarda yapılan en büyük hatalardan biri de, sosyal medya takibini abartmaktır. Partnerinizin eski gönderilerinden, eski sevgililerini bulmak size bir şey katmayacaktır. Tam tersi ilişkinizi bu paranoyaklıkla sürdürmeniz halinde kısa süre sonra problemler ortaya çıkacaktır.
Kadınların yaptığı diğer hatalardan biri de, sürekli aramak ve msj atmaktır. İlk zamanlarda partneriniz sizi tanımak adına bu duruma sesini çıkartmasa da sonraki evrelerde boğucu olabilirsiniz. Partneriniz, sizin ilgiye muhtaç ve kontrolsüz biri olduğunuzu düşünmekten kendisini alıkoyamaz.
Bu hataları yapmıyor olmanız, kendine güvenen bir kadın profili çizer. Kendine güvenen kadın da ilgi çeker, merak uyandırır. Tüm bunların yanı sıra bilinçaltınızdaki korkularınızı yenmeniz; sağlıklı ilişkiler yürütmenize de yardımcı olacaktır…
Learn MoreYENİ EVLİ ÇİFT OLMAK
Çift olmak, aile döngüsündeki en karmaşık ve güç geçişlerden biridir. Bu dönem; farklı iki özellik ve karakterlere sahip iki kişinin, kendi ailelerinden ayrılarak yeni bir çekirdek aile olma yoluna gittikleri dönemdir.
Yeni evli çiftler ilişkilerinde, her birey kendi ailesinden getirdiği sınırları, inançları bu yeni oluşturdukları evlilik sistemine yerleştirmeye çalışır. İlişkilerde en çok rastlanılan problemlerden biri de ne yazık ki budur.
‘Senin ailen’ ve ‘benim ailem’ karşılaştırması, kişilerin birbirlerine hükmetmeye çalışmasıyla başlamaktadır. Baskı kurmak, hükmedebilmek isteğinin altında değer görme ve kabul edilme isteği vardır.
Hükmetmek genelde, “ Beni seviyorsan, dediğimi yaparsın” gibi cümlelerle ifade edilir, açılımında da “Kendime pek fazla güvenim yok, kendimi iyi hissetmek için senin onayına ve ilgine ihtiyacım var, aksi takdirde kendimi bir hiç gibi hissedebilirim” diye yorumlanır. Bu gibi durumlar ilişkinin zorlanmasına, bir tarafın baskı altında hissetmesine ve tüm bunların sonucunda da mutsuz bir ilişkinin varlığına neden olur.
Yeni bir evlilikte iki insan ilk başta benzer yönleri olduğu için birbirlerinden etkilenirler. Fakat, uzun yıllar bu birlikteliği devam ettirebilmek farklılıkların tadını çıkarabilme yeteneği ile ilgilidir. Bu farklılıklar çiftler tarafından kabul edilmezse, bu evlilikte uyumlu bir ilişki beklenemez..
Learn More