
Sosyal Medya İlişkinizi Nasıl Etkiliyor?
Aklınızdan geçenleri, yediğiniz yemekleri, o an bulunduğunuz yerleri, anlık durumunuzu kısacası iyi veya kötü içinde yer aldığınız her anınızı paylaştığınız en az bir sosyal medya hesabınızın var olduğu yadsınamaz bir gerçek.
Toplumumuzun büyük bir kısmına hitap eden ve çoğunluğun kullandığı sosyal medya, iletişim rutinlerimizin değişmesine neden olurken, yaşam biçimlerimizi de etkilemektedir. Bu konu hakkında yapılan birçok araştırma bulunmaktadır. Bu araştırmalardan yola çıkarak, insanların sosyal medyayı zaman geçirmek, sohbet etmek, arkadaşları takip etmek, yeni arkadaşlar edinmek ve kendimiz hakkında bilgi vermek gibi amaçlarla kullanıldığı 408 katılımcılı bir araştırmada ortaya çıkmıştır. Peki, bu kadar zaman harcadığımız sosyal medya ilişkimizi mahvediyor mu?
Sosyal ağlarının içeriği, üye sayısı, etkileşim sıklığımız, kullanım şekli ve kullanım amacımızda diğer insanlarla farklılaşmalar oluşmaktadır. Çiftler ilişkilerinin ilerleyen dönemlerinde daha az sosyal medya üyesiyle etkileşimde bulunmakla birlikte, ilişkisi devam eden bireylerin büyük kısmı sadece ortak arkadaş ve aile üyelerini takip etmektedir. Bazen de, bireysel hesaplar yerini çiftlerin ortak bir ağa sahip olmalarıyla sonuçlanır. Elbette, iş her zaman ortak bir hesap açmayla tatlıya bağlanmayabiliyor. Eşlerin ya da sevgililerin bir kısmı partnerlerinin şifrelerinden haberdar olmak isterken, diğer kısmı karşı cinsteki arkadaşlık isteklerini kabul etmeye sıcak bakmamaktalar. Kadınlar, partnerinin listesinde kadın arkadaş sayısının fazla olması durumunda sorun yaşayabileceklerini net bir şekilde ortaya koymaktadırlar. Aynı şey erkekler için de sorun teşkil edebilmektedir.
Yapılan araştırmalarda; çiftlerin büyük bir kısmı sosyal medya kullanımı yüzünden tartıştıklarını belirtiyorlar. Fazla internet kullanımı nedeniyle çiftlerin aralarındaki ilişki bağlarının zedelendiği sonucu elde ediliyor.
Sosyal medya üzerinde çok fazla arkadaşa sahip olmak ve listenin belirgin bir oranda karşı cinsle dolu olması güven konusunda ilişkiye olumsuz etkisini gösteriyor. Gerek kıskançlık, gerekse de öz güven sorunları ortaya çıkabiliyor.
Bunlara ek olarak sosyal medya; kişiye hayal kırıklığı, güven sorunları, anti-sosyallik eğilimleri gibi problemleri de beraberinde getirebiliyor.
Hali hazırda var olan bu sorunları azaltmanın basit yolu, sosyal medya kullanımının yaratmış olduğu sıkıntı ve problemleri, sosyal medya kullanımını azaltarak çözümlemektir.
Hayatınızda fazlaca yer kaplayan internet araçlarınızı kendinizden uzaklaştırmanız diğer çözüm
seçeneğiniz olabilir. Her bildirim geldiğinde dikkatinizi dağıtan bu uygulamaların bildirim ayarlarını azaltmanız da size fayda sağlayacaktır. Uyku öncesi telefonu yastık altınızdan, yatağınızdan ve hatta mümkünse odanızdan uzaklaştırın. Sevdiğiniz kişilere böylece daha fazla vakit ayırabilir, partnerinizle daha kaliteli vakit geçirebilirsiniz..
Learn More
Hyperagenting – Aşırı Anne Babalık
Ebeveynler, sıklıkla çocuklarını iyi yetiştirebilmek için sürekli çocuğun üstüne düşen, çok fazla koruyan, aşırı sevgi ve ilgi ile çocuğu bunaltan bir tutum sergilemektedirler. Bu tutum iyi gibi görünse de aşırıya kaçtığı takdirde çocuğun yaşamını etkilemektedir.
Anne babalar, çocuklarının kendi ayakları üzerinde duran bireyler olmasını amaç edinirken, sarf edilen tüm çabalara rağmen sonuç hüsran olabiliyor. Anne ve babalar, çocuklarının çok fazla üstüne düşerek, on parmağında on marifet olmasını hedefliyor. Bunun için çocuklar küçük yaştan itibaren maratona hazırlanır gibi yetiştiriliyor. Çocuklar, küçük yaşlarına rağmen birden fazla spor ya da müzik dalıyla ilgilenmeye başlıyor. Bir yandan eğitim, bir yandan bu dallara yönlendirilen çocukların istekleri veya yetenekleri göz ardı edilebiliyor. Bu tutumla yetiştirilen çocuk, kendisine ait dünya kurmakta güçlük çekerken, anne ve babalar nerede hata yaptıklarını sorgulamaya başlıyorlar…
Oysa en önemli konu çocuğun birçok spor ya da müzik dalıyla ilgilenmesi değil, kişilik gelişiminin ilk beş yılında onu hayata hazırlamaktır.
Sürekli çocuğunuzu koruyup kollamanız, her istediğini almanız, her dediğine onay vermeniz, duygusal yönünüzü kullanarak her istediğini yapmanız ona bir yarar sağlamayacaktır. Aksine, sizin paranoyak ve mükemmelliyetçi anne babalık tutumunuz çocuğunuz için en iyisini yapmış olduğunuzu göstermez.
Elbette çocuğunuzu belirli alanlarda başarı gösterecektir. Bazı alanlarda ise, eksik yönleri ortaya çıkıp beceremeyeceği şeyler de olacaktır. Burada asıl önemli olan tutum, onun özgüvenini zedelemeden ona katkı sağlamaktır.
Günümüzde, doğacak olacak bebek daha anne karnındayken hayata mükemmel bir şekilde hazırlanmaya çalışılıyor. Hamilelik esnasında çocuk gelişimine katkıda bulunacak diyetler uygulanmaya başlanılıyor. Hamilelik öncesi vitaminler içilmeye başlanılıyor. Buradaki örnekleri elbette çoğaltabiliriz. Bu kadar uğraş; çocuğun önce sağlıklı olması sonra da akıllı, başarılı, kendi ayakları üzerinde durabilen, mükemmelliyetçi kişilik örüntüleriyle dolup taşması için yapılıyor. Maalesef ki bunca emek, bazen ebeveynlere biz nerede hata yaptık dedirtebiliyor.
Çocuğun her istediğini almak, hiç ağlamasın diye çabalamak, duygusal olarak anne ve babalarını kullanmasına izin vermek ‘biz nerede hata yaptık’ sorusunun adeta yanıtı niteliğindedir. Bu nedenledir ki, çocuğun hayatını kusursuz bir şekilde devam ettirmeye çalışmak ona, kusursuz bir yaşam sunmaz. Aksine ileride çocuğunuz herhangi bir problemle karşılaştığında sorunla baş etme stratejisinin yetersiz kalacağı ortadadır.
Aileler çocukları için ellerinden geleni yapmaya çalışırken çocuklarının memnuniyetsiz olmasına sebep olabiliyor. Bu durumda çocuğa yarardan çok zararı dokunuyor.
Kısacası, çocukların anlamlı ve dolu bir yaşama sahip olmaları için anne ve babaların onlara verebileceği en güzel şey sevgidir. Onları hastalıklı bir tutumla koruyup, her türlü riski almanız çocuğunuza yarardan çok zararlı olacaktır.
Çocuğunuzun neleri yapıp neleri yapamayacağını keşfetmesine izin vermeli, gerektiği yerde ona destek olmalı, onun önce dünyaya sonra kendisine güvenmesini sağlamalı, kendi kararlarını alması için ona fırsat vermeniz onun için yapabileceğinizin en iyisi olabilir!..
Learn More

Psikolojide Aile Danışmanlığı Becerileri
Aile danışmanlığı demek; neyin ters gittiği demek değil, neyin daha iyi olabileceğidir. Kişi var olan potansiyelinin sadece bir kısmını kullanır. Bu potansiyeli daha yaratıcı bir biçimde yönetebilme gücüne sahipken, nasıl yönetebileceğimiz kısmında problem yaşayabiliriz. Aile danışmanlığı tam da bu kısımda kişilere yardımcı olmayı hedefliyor.
Aile danışmanlığının amacı; sorunları çözmek değil, kişinin problemli durumlarını etkin bir biçimde yönetmesine yardım etmektir.
Aile danışmanlığının bir diğer amacı; kişilerin sorunlarını aşmasına yardım etmektir. Var olan sorunlardan avantajlar yaratmak seanslara dair iyi bir sonuç verir. Avantajları fırsata çevirmek; problemli durumları çözümlemeye yardımcı olur. Bu nedenledir ki, danışanlarımızın problemlerle değil de problemli durumlarla, yani yaşamlarındaki iyi idare edemedikleri sorunlar nedeniyle psikologlara başvururlar.
Kullanılmayan fırsatlar ve kullanılmayan potansiyeli değerlendirmek, sorunu çözüme kavuşturan bir beceridir.
Danışanlar, bu sorunlarla nasıl başa çıkacaklarını bilemezler veya bütünüyle bocalarlar. Bazen de problemli davranışları fırsata çeviremez, çözüm üretme kısmında sorun yaşarlar.
Psikologlar, danışanlarının değerli sonuçlar elde etmelerine yardımcı olurlar fakat, sonuçları doğrudan kontrol etmezler.
Psikolog ile danışanı, verimli görüşmeler yapıyorlarsa harcanan emeğe değecek bir sonuç ortaya çıkacaktır. Danışmanlık süreci yapıcı tutum gerektirir. Seanslar yapıcıysa, danışanlar gelişir ve kendilerini açarlar.
Seanslar sonrasında, danışanların yaşamında kalıcı bir fark yaratılır. Danışanların günlük hayatlarında kendi kendilerine daha iyi yardım etmelerini sağlamak, kriz anlarında devre dışı kalan sorun çözme becerilerini aktif hale getirmek güzel sonuçlar doğuracaktır.
Yıkıcı problemli durumlar yaşayan danışanlar bile, profesyonel yardım alarak bu sorunlarla çok daha etkin bir biçimde başa çıkabilirler. Bu hizmetlerimizden yararlanmak isteyen danışanlarımız, Bakırköy’de bulunan aile danışmanlık merkezimizde bizi ziyaret edebilir, seanslarımıza dair bilgi alabilirler.
Learn More
İlk Beş Dakika Psikolojisi
Buluşmalarınızın ilk beş dakikası başarınız için oldukça önemlidir. İster sosyal ilişkilerinizde, iş görüşmelerinizde, satışta, isterseniz de flört ilişkilerinizde olsun kendinizi etkili bir biçimde sunabilmeniz beceri ve güven konusunda ihtiyacınız olan tekniklerdir.
İlk izlenimde olumlu etki edinmek çok da zor bir deneyim değildir. Pozitif etki yaratmak ilk görüşmelerde oldukça önemlidir.
Kendinden emin olmak, görüşmeye hazırlıksız olmamak, kendini iyi bir şekilde tanıtmak olumlu iletişimin ilk ürünleridir. Ayrıca; zor, hassas ya da karmaşık bir hal alan durum karşısında kendinizi en iyi şekilde sunmak ilk beş dakikada olumlu bir izlenim bırakmanıza yardımcı olacak bilgiler sunmaktadır.
Başarılı bir ilk izlenim yaratmak için olması gerekenden abartılı davranışlar sergilemek, eşsiz bir fırsatı yerle bir etmenize sebep olabilir. O yüzden, ilk izlenimden başarıyla kurtulmak her zaman beceri gerektirir.
İnsan davranışları, küçük senaryolarımızdaki kadar detaylı şekilde sınıflara ayrılmamıştır ve çoğumuz, görüşmelerimizin ilk beş dakikasında kendimizi batırırken yaptığımız hataların farkına varırız.
Düşünmeden ve planlama olmadan, çoğumuz bu hataların bazılarını yapar ve iyi izlenimler bırakmak için sahip olduğumuz tek fırsatı elimize, yüzümüze bulaştırırız.
İlk görüşmelerimizde, karşımızdaki insan bizim genel bir resmimizi çeker ve o anda söylediklerimiz bu resmin sadece bir kısmıdır. O anda karşılıklı etkileşim halindeyken, tek düşündüğümüz ne söylediğimiz değil, başkalarının ne söylediğimiz hakkında ne düşündüğüdür. Ona odaklanır, algıladıklarını çözümlemeye çalışır, bize karşı verecekleri tepkileri kontrol etmeye çabalarız. O anda ne söylediklerimizden ziyade, kişinin ne duyduğu çoğumuz tarafından daha önemlidir.
Beden hareketleri, el sıkışma, deneyimli görüşmeci tavrı, ikna kabiliyeti, kontrol mekanizması, işbirlikçi olmak, mantık, kişilik tipleri ve öğrenme tarzları, dakik olmak ilk beş dakikada bize kişi hakkında yorumlamalar verir.
İşte bu yüzden, ilk beş dakikadan sonra, kişide yarattığımız algılar, bizimle ilgili genel bir tablo sunar. Etrafa iyi sinyaller gönderen, kendinden emin, ne istediğini bilen insanlar, kim bilir belki de liderlik potansiyeli olan bir insan duruşudur…
Learn More

Evlenmeden Boşananlar, Evlenip de Boşanamayanlar
Hepimiz büyük hayallerle birilerini hayatımıza alır, sever veya aşık oluruz. Aşık olduğumuzda büyük umutlarla yuva kurmak isteriz. Kimi insanlar ruh eşini bulup mutlu bir evliliğe imza atarken, kimi insanlar da bu yolda başarıyı ıskalayabilmektedir. Bu yolda büyük hayal kırıklıklarına acılar eklenir, umutlarla başlayan güzel birliktelikler hüsranla sonuçlanır.
Son zamanlarda sevgilerinde, aşklarında, evliliklerinde problem yaşayan kişilerin sayısı oldukça fazla. Yanlış evlilikler, boşanmayla sonlanan ilişkiler, aile içinde yaşanan krizler kişiler için başlı başına birer sorun olmaktadır.
Toplumun nasıl bu hale geldiği ve evliliklerin neden çoğunun sorunlu olduğu hakkında hepimizin aklında soru işaretleri var. Mutlu ailelerin sayısının azalması, geçim zorluğu, ilişkilerin ciddiye dönüşmemesi evlilik önündeki var olan engeller, bireyin evlilikten kaçmasına neden olmaktadır.
“Saçımı süpürge ettim nankör çıktılar, ben çok çektim benim yaşadıklarımı çocuğum yaşamasınlar, güvenilir insan bulmak zor…” gibi cümleler gençliğin yanlış şekillenmesinin sebeplerinden birkaçıdır.
İşin bir de evlenip de boşanamayanlar kısmı var. Severek evlenenler, ama birkaç aya kalmadan ayrılanlar kategorisi..
Bazı insanların ayrılmalarına şaşırırız. Uzun yıllardır var olan birliktelik aynı çatı altına girince son bulur. Evlilik öncesi birbirleri için deli olan çiftlerin de evlilikleri hayal kırıklıklarıyla son bulabilir.
Peki ne oluyor da evlendikten sonra bu sorunlarla karşılaşılıyor? Evlilik öncesi kimsenin far edemediği bu sorunlar nasıl oluyor da birkaç ay sonra evliliği bitirme aşamasına getiriyor?
Bunun için birçok farklı seçenek sayabiliriz elbette. Fakat, aile danışmanlığı seanslarımdan yola çıkacak olursam, temeli monotonlaşmak üzerine, evliliğin ilk yıllarındaki o büyüsünün ortadan kalktığını görmekteyiz.
İki taraf da birbirlerini gerçek yüzleriyle ve gerçek halleriyle görmeye başlıyor. Asıl karakter ve kişilik yapısı o zaman ortaya çıkıyor. Evlilik öncesi var olan hoşgörü tamamen ortadan kalkıyor ve kurulan her cümle göze batıyor, söylenilen her söz tartışmaya sebebiyet veriyor.
Evliliklerde yapılan en büyük hatalardan biri de, evlilik öncesi tahammül edilen eksiklerin, evlilik sonrası tahammül edilemez sorun olarak algılanmasıdır. Şiddetli geçimsizlikten ayrılanlar, boşananlar bu yüzden çoğunlukta.
Yapılması gereken şeylerin başında, kişilerin birbirlerini değiştirmeye çalışmadığı, evlilik öncesi sahte kendilik oluşturmadan kendisini olduğu gibi yansıtması ve problemler karşısında tahammül sınırlarını genişletmek olmalıdır.
Learn More
Asrın Vebası Narsisizm İlleti
Bana benim alanımdan bak, sürekli öğrenmeliyim, sahip olduğum herşeyle böbürlenmeliyim, düşünce ve davranış tarzımla en iyi ben bilirim, ben herşeyin en iyisine layığım…
Narsisizm, kendilik psikolojisine göre bir kişilik bozukluğuyken, nesne ilişkileri kuramı savunucularına göre ise, bu bir kişilik örgütlenmesidir.
Başarı ve yeteneklerini başkalarına böbürlenerek anlatan, bir eşi ve benzerinin olmadığını düşünen abartılı davranışlar sergileyen ve kendisini spot ışıklar altında gören bu kişiler, kendilerini herkesten, herşeyden üstün görme eğilimindedirler.
Sınırsız beğenilme isteği, herkesin hayran bakışları narsistik doyum sağlarken, bu kişiler başkaları tarafından kıskanıldığı fikrine de sahiptirler.
Empatiden yoksun, başkalarının duygularına, ihtiyaçlarına duyarsız yapılarıyla, kendilerini beğenmiş kişilik örgütlenmeleriyle, kibir ve gösterişleriyle had safhalardadırlar. Bu durum boyutlarına göre kişiye zarar verebilmektedir.
Kibirlilik, kendini beğenmişlik, gösterişçilik ve ben merkezcilik bu kişilik bozukluğunun olmazsa olmazları arasındadır. Mükemmele ulaşmak için her şeyi göze alabilirler. Kimi zaman istediğini başaramayan narsistler, bunalıma girebilir, kendilerine zarar verebilirler. Yaşanılan kriz anlarını iyi yönetemeyen bu kişiler, bastırdığı aşağılık kompleksiyle, kendilerini yükseltirler.
Kendilerini çok önemser, mağrurdurlar. Kendi hayalinde bir efsane bile olabilirler. Narsistler yalnızca kendilerine güvenmekle kalmazlar, aynı zamanda kendilerine de aşırı hayrandırlar.
Narsisizmin ana özelliği, benlik hakkında aşırı olumlu ve abartılı bir kanıdır.
Narsisizmde 2 mit bulunur. Bunlar;
- Gerçekten yüksek öz saygı
- Güvensiz ve öz saygıları düşük kişilerdir.
Narsistlerin genelde öz saygıları düşüktür ve başkalarının yanında bir güvensizlik hissi yaşarlar. Onları pek çok yönden kusursuzmuş gibi gösterişli bir imaj sergilemeye sürükleyen de işte bu “güvensizlik” duygusudur…
Narsisizm salgınının farkına varmak, onu durdurmanın ilk adımıdır. Narsistlerle uğraşırken, bir kişinin egosunun büyüklüğünün, öz saygısıyla ters orantılı olduğunu hatırlamak yeterli olacaktır. Peki tamamen kendimizden nefret mi etmeliyiz? Tabiki, hayır. Evet kendinize hayranlık duyarak harika hissedebilirsiniz, ama güvenli olduğunuz sürece, bu narsisizm değildir…
Learn More

Aile ve Çift Terapisi
Aile nedir?
Aile kavramı sözcük anlamıyla; evlilik ve kan bağına dayanan, eşler ve çocukların oluşturduğu bir bütün ve toplum içindeki en küçük birimdir.
Aile Danışmanlığı nedir?
Aile danışmanlığı; ailenin hayatında nelerin önemli olduğuna ve çiftlerin değişimi için nasıl yardım edilebileceği ile ilgili görüş birliğini amaçlayan bir terapi sistemidir. Yakın ilişki içinde olan aile bireylerinin, sağlıklı iletişim kurmasını ve iletişim bütünlüğünü hedefleyen bu sistem, yakın ilişkide bulunan aile içerisindeki kişilerin katılımıyla gerçekleştirilerek probleme ve çözümüne dayanır.
Aile terapisinin amaçları ve hedefleri nelerdir?
Amaç; sağlıklı bireylerle sağlıklı iletişim kurabilmektir. Çiftlerin birbirlerini anlayabilmelerini sağlamaktır.
Kişilerin işbirliklerini arttırmak, benzer bir problemle nasıl baş edebileceklerini çözümlemek, psikiyatrik tanı alan bireyler varsa bireye ve anlaşılmalarına yardımcı olmak amaçlarımız arasındadır.
Kişilerin objektif bir ortamda, kendilerini ifade edebilmelerini ve anlaşılmalarını sağlamaktır. Kişilerin, empati kurarak iletişim kurmalarını sağlamaktır.
Hedef; problemin kaynağına inmek ve var olan sorunu bireylerin mimimum zararla atlatmalarını sağlamaktır.
Aile terapisi nelere odaklanır ve nasıl uygulanır?
Bu sistemde, iletişim kalitesi arttırılırken bir yandan sorun yaratan durumun ne olduğu bulunmaya çalışılır.
Bireylerin objektif bir ortamda, duygularını net bir şekilde ifade edebilmesi için zemin hazırlanır.
Kişi kendisini ifade etme fırsatı bulurken, empati yapması ve dinlemeyi bilmesi de sağlanılarak katılımcı diğer bireylere de söz hakkı verilerek, problemin kaynağına inilir.
Tüm aile bireyleri ve dinamikleri üzerinde çalışılır. Çatışmaların üstesinden gelmelerinde bireylere profesyonel destek verilerek, soruna ve çözümüne odaklanılır.
Aile terapisi kaç seans sürer?
5-10 seans arası, kişinin getirmiş olduğu probleme göre değişkenlik gösteren bu süreç kısalıp-uzayabilmektedir. Bu tamamen kişilerin seansa devam etmesine, seansa uyum sağlamasına, verilen ev ödevlerinin yapılmasına bağlıdır. Ortalama 50 dakika uygulanır.
Bir hafta gelip, diğer hafta seansını iptal eden bir danışanın alacağı verim ile her hafta seansa düzenli şekilde gelen danışanların alacağı verim tamamen farklıdır. Bu nedenle seanslara düzenli gelmek, terapi sürecine devam etmek aile danışmanlığında oldukça önemlidir.
Aile danışmanının seans üzerindeki tutumu nasıldır?
Aile danışmanı, yapıcı bir tutumla danışanlarına yaklaşır. Sorun her ne olursa olsun asla taraf tutmaz. Problemler karşısında suçlayıcı tavır sergilemez. Aile bireylerinin hedelerine, umutlarına, ihtiyaçlarına yönelir. Beklentilerine odaklanır. Dinlemeye ve anlatmaya teşvik ederler. Kişilerin güçlü ve zayıf yönleri üzerinde çalışır. Kişileri sorumluluk almaya ve düşünmeye teşvik eder. Farklı alternartifleri ve başetme becerilerini geliştirir. Bireylerin güçlü yönleri desteklenerek, zayıf yönleri için geliştirme çalışır.
Aile Terapisine Gelmeden Önce Yapabilecekleriniz;
Aile bireylerinizi değiştirmeye çalışmayın.
Savunmada kalmaya çalışmayın.
Beklentilerinizi düşürün. Bu durum, hem hayal kırıklığı yaşamanızı önleyecek hem de gerçekçi düşüncelere bir adım daha yaklaşmanızı sağlayacaktır.
Baş ettiğiniz problemleri yönetin, daha geniş kapsamlı değerlendirin.
Kendi içinize kapanarak sorunların kendiliğinden çözülmesini beklemeyin. Kendinizi iyi ifade edemediğinizi düşünüyorsanız profesyonel destek alarak iletişim kalitenizi arttırın.
Kimler bu terapiye gelebilir?
İlişkilerinde iletişimle ilgili problem yaşayan çiftler, problemleri kendi aralarında çözemediklerinde aile danışmanlığı hizmetinden yararlanabilmektedirler.
Çiftler arasında problem yok, fakat çocuklardan dolayı sorunlar ortaya çıkıyorsa, bu seanslara gelebilmektedirler.
Aldatma, yas süreci, kıskançlık, stresli yaşam olayları, aile bireylerinden birinin kaybında, çocukların veya aile bireylerinden herhangi birinin tanı aldığı durumlarda, aile anlaşmazlıkları ve çatışmaların yoğun yaşanıldığı durumlarda kişiler aile danışmanlığından yararlanabilmektedirler.
Aile terapisinin hangi gruplar üzerinde uygulanması sakıncalıdır?
Bireyler arasında ortaya çıkmaması gereken önemli sırlar olduğu durumlarda,
Danışanların varlığını tehdit eden töre cinayetleri gibi durumlar söz konusu olduğunda,
Paranoid kişilik örüntüsü bulunan bireylerde,
Bireylerde anti-sosyal kişilik yapılanması varsa,
Seans esnasında seansı baskılayan, kişileri yönetmeye çalışan bireyler varsa sakıncalı olabilmektedir.
Aile terapisinin faydaları ve kişiler üzerindeki etkisi nedir?
Kişilerin birbirlerini anlamalarına olanak sağlar.
Aile anlaşmazlıkları üzerinde etkilidir.
Aile üyelerinin her biri çözümün bir parçası olabilir ve aile bütünlüğü korunabilir.
Daha kalıcı sonuçlar, daha kalıcı değişimler oluşur.
Sorunların daha da büyüyüp çıkılmaz bir hal almasının önüne geçer.
Daha yapıcı, güçlü, sağlıklı bireylerle huzurlu ve mutlu aile yapısını ortaya çıkarır.
Kendisini ifade etmede zorlanan kişiler üzerinde çalışılarak net ve somut ifadeleri arttırır.
Aile üyelerinin birbirlerini motive etmelerine yardımcı olur.
Aile bireylerinin iletişim kurma stillerini ve ilişkilerini kuvvetlendirir.
Aile danışmanlığından maksimum yararı nasıl sağlarız?
Seanslara düzenli gelmek, psikoloğun verdiği ödevleri yapmak terapiden maksimum verim almayı sağlayan etkenlerdir. Aksatılan seanslar terapi sürecinin uzamasına sebep olurken, kişilerin problemlerinin devam etmesine yol açar. Çiftlerin veya diğer aile üyelerinin, maksimum verimi elde edebilmeleri için seansa birlikte devam etmeleri de oldukça önemlidir. Unutulmamalıdır ki, aile danışmanlığı kişiler arası yapılan bir terapi çeşididir, bir aile üyesiyle yapılan seanslar maksimum yarar almayı önleyebilecek faktörlerdendir..
Learn More
Bireysel Terapi
Hayatımız boyunca birçok zorluklarla karşılaşabiliriz. Her zorluk karşısında verdiğimiz tepkiler gibi sorunlarla baş etme sistemimiz de farklıdır. Karşımıza çıkan her problemin üstesinden gelemeyebilir, profesyonel desteğe ihtiyaç duyabiliriz.
Bireysel terapi, danışan ile terapist arasında etik kurallara bağlı kalarak, gizlilik kuralları doğrultusunda gerçekleştirilen, terapistin danışanıyla bire bir ilgilendiği seanslardır.
Terapi süreci danışan için, kendisini keşfedebileceği bir yolculuktur. Bu yolculukta terapist danışanına eşlik eder.
“ Geçmişte kaldı, yaşadıklarımdan çok şey öğrendim, güzel de çıkarımlarım oldu. Hayatı iyi kötü yaşıyorum, iyisinin tadını kötüsünün dersini çıkarıyorum diyebilmeli insan. Hayatı sadece kötü yönleriyle değerlendirmektense, iyiye odaklanabilmek ve iyiyi hayatımıza çekebilmeyi başarmak asıl mutluluk kaynağıdır..”
( Aslıhan Bereketoğlu )
İşte tam da bu felsefeyle yola çıkarak, değişimin farkına varmak hedefindeyiz. “Peki bu değişime ve terapiye ihtiyacınızın olup olmadığını nasıl bilebilirim” diye soracak olursanız;
❈ Kişi yaşamından verimli şekilde keyif almıyorsa,
❈Sorunlarla baş edemeyen bir yapısı varsa,
❈Bireyin günlük yaşamını etkileyecek boyutlara geldiyse,
❈Kişi, her zamanki halinden farklı hissetmeye başladıysa,
❈Hayatındaki ters giden şeylerin üstesinden gelemediğini düşünüyorsa,
❈Hayat kalitesinde bozulmalar varsa,
❈Aile ve sosyal ilişkilerde, iş performansında bozulmalar varsa kişinin terapi hizmetlerimizden yararlanmasında fayda vardır.
Learn More
Ergen Terapisi
İletişim bir insanla karşılıklı konuşabilmek, sağlıklı diyaloglar kurabilmek, muhatabını dinleyip, onun fikir ve düşüncelerine saygı göstererek, bakış açısını kabullenmek ve bağırıp çağırmadan, aynı ortamı paylaşabilmektir.
Çocuğunuzla iletişiminizin sağlıklı olabilmesi için konuşma biçiminizin ve empati kurabiliyor olmanızın rolünün büyük olduğunu unutmamalısınız.
Karşınızda yetişkin bir insan olduğunda ya da saygı duyduğunuz biriyle konuştuğunuzda nasıl iletişim kuruyorsanız, ergenlik çağındaki çocuğunuza da aynı ses tonu, jest ve mimiklerinizle yaklaşmanız gerekliliğini unutmamalısınız.
Bazı zamanlarda ebeveynler çocuklarıyla problem yaşar ve kendilerini bir çıkmazda bulurlar. Sağlıklı iletişim kuramayan ebeveyn – ergen durumdan etkilenmeye başlar. Kriz anını iyi yönetemediğinizi düşündüğünüz zamanlarda bir uzmana başvurarak destek olmak gereklidir.
Ergenlik dönemi kişinin hayatındaki en inişli çıkışlı dönemlerinden biridir. Bu dönem kişilik gelişimi açısından en önemli evredir.
Bu dönem 11 – 12 yaş aralığında başlayıp, 20′ li yaşlara kadar sürer. İlk olarak ailesine ve kendi bireyselliğinin engellendiğini düşündüren herkese karşı bir savaş başlatır.
Ailenin otoriter, kural koyup, sınırlamalar getiren yapısından çok, ergeni koruyan, sahiplenen bir tutumda olması her zaman iletişim kalitesini arttırmaya yarayacak bir yoldur.
Eğer aile, ergen ile iletişim kurmada sorunlar yaşıyorsa, ergenlik çağındaki çocuklarının sürekli öfkelenmesinden dolayı ciddi kaygı içindeyse, profesyonel destek almak gerekmektedir.
Learn More
Çocuk Psikolojisi ve Terapisi
Kişilik gelişiminin insanın yaşamı boyunca devam ettiğini kabul etsek de, kişilik oluşumu, gelişimi ve yapılanmasında temeller çocukluk döneminde atılmaktadır. Bu temelin en önemli yapıtaşları ise; sevgi, ilgi ve güven üçlüsüdür. Bu sevgi, ilgi ve güven yapıtaşları ile yetiştirilen bir çocuğun başarılı ve yetişkin bir birey olarak topluma katılma olasılığı oldukça yüksektir.
Buna denk olarak, uyum ve davranış bozukluklarına bağlı olarak seanslarımıza gelen çocukların, gerekse yetişkinlerin ruhsal bunalımlarının kökeninde bu yapıtaşlarının eksikliği ya da yetersizliği, yanlış biçimlendirilmesinin yattığını gözlemlemekteyiz.
Çocuk terapisi; çocuğunuzun tüm gelişim evrelerini bilinçli bir biçimde izleyerek, bireyin doğum öncesi döneminden başlayarak ergenlik evresine kadar süregelen gelişimini ele alır.
ÇOCUK PSİKOLOJİSİ İÇİN BAŞLICA ÇALIŞMA ALANLARIMIZ
☞ Çocukta Uyum ve Davranış Bozuklukları:
Uyum kavramı, bireyin özelliklerinin kendi benliğiyle uygunluğu – uyumu ile ilişki kurabilmesi ve bu ilişkiyi sürdürebilmesi olarak tanımlanır.
Gelişim evrelerinde çocuğun karşılaştığı zorlukların getirisi, çocukta duygusal düzeyde bozukluklar yaratabilir. Bu olumsuz tepki ve davranışlara “uyum ve davranış bozuklukları” denir.
Uyum ve davranış bozuklukları belirtileri arasında;
❈ Parmak emme ❈ Hırçın olmak ❈ Saldırgan tutumlar sergilemek
❈ İnatçı davranışlar ❈ Karşı gelme ❈ Tırnak yeme
❈ Saç koparmak ❈ Alt ıslatma ❈ Sinirlilik
❈ Alt ıslatma ❈ Uyku problemi ❈ Yeme düzeninde bozulmalar
❈ Anti-Sosyal Davranışlar ve küfürlü konuşmalar vardır.
Çocukta uyum ve davranış problemlerinin altında yatan birçok neden olabilmektedir. Bu uyumsuzluğun temel nedeni çocugun dikkat çekme isteği olabilir. Bunun sebebi, ebeveynlerinden veya bakımveren kişiden intikam almak veya hesaplaşmak isteği de olabilir. Fizyolojik, kalıtımsal veya çocuğun ihtiyaçlarına yetersiz kalma gibi durumlar uyum ve davranış bozuklukları altında yatan sebeplerdendir. Buna ek olarak; olumsuz anne baba tutumu, ailede cinsel istismar varlığı, annenin ihtiyaçlara yetersiz kalması, sosyo-ekonomik düzeyin yetersizliği de ek olarak gösterilebilir.
“Çocuğun gelişmesi ve kişilik kazanımında iyi sonuçlar elde etmek, uygun çevre ve şartlar, güven veren ve sevgi dolu ebeveynlerle sağlanır…”
(Aslıhan Bereketoğlu)
Bu çevreyi bulamayan çocuk, güvensiz, karmaşık duygu ve düşünceler içinde bunalır. Kimsenin kendisini sevmediği, kimse tarafından istenmediği kuşkusuna kapılarak çevresindekilere inanmaz ve güvenmez. Güven duygusu oluşmayan çocuk, büyüklerin ilgisini çekmek için gereksiz davranışlar yapar. Bu davranışlar çocuğun, çevreye uyumunu bozan davranışlardır.
Çocukluktaki davranış bozuklukları aile bireylerini epey zorlayan konulardandır. Çocuğun gelişim süreci boyunca farklı evrelerden geçmesi ne kadar sağlıklı bir şekilde olursa, sorunları çözümleyip üstesinden gelmesi de o kadar kolay sağlanır.
Kısaca, çocuğun tanısı kadar, terapi süreci de uzun ve titiz bir çalışmayı gerektirir. Bu süreç içerisinde, klinik psikolog ile ebeveyn ya da bakımverene büyük görevler düşmektedir.
☞Depresyon, Kaygı ve Travma:
Depresyon: Üzüntülü ruh hali ile günlük işlevlerini yerine getirme güçlüğünün birarada görülmesine depresyon denir.
Depresyonun özellikle ergenler arasında oldukça yaygın olduğu bilinmektedir. Çocuklarda gelişim dönemleriyle bağlantılı olarak da depresyon gelişebilmektedir. DEHB, Özel Öğrenme Güçlükleri, Uyum ve Davranım Bozuklukları, Karşı Olma – Karşı Gelme Bozukluğu veya bir takım bedensel engeller beraberinde depresyonu da getirebilmektedir.
Çocukta depresyon belirtileri;
ağlama krizleri, sürekli huzursuzluk,uyku ve yeme düzeninde bozulmalar, göz temasından kaçınma, tuvalet alışkanlığı problemleri, motor beceri gelişiminde aksama, çocuğun oyuncaklarını atması veya kırması gibi durumlar bu belirtiler arasındadır.
Terapiye katılımda öncelikle aile çalışmalarıyla problemin, bakımverenleri tarafından ifade edilerek, aile tutumu çalışılıyor. Sonraki aşamalarda çocuğun gösterdiği davranış sorunları üzerine odaklanılıyor.
☞Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu:
Temel olarak dikkat azlığı, aşırı hareketlilik ve dürtüsellikle karakterize nörogelişimsel bir sorundur. DEHB, çocukluk döneminin en yaygın sorunları arasında olup ergenlik ve erişkinlik dönemlerinde de sürer, tedaviyle belirgin düzelmeler gösterir. Tedavisi sağlanmadığında, kişinin yaşantısının her alanında sorunlara neden olmaktadır. Bu sorunlar gerek psikolojik, sosyal, gerekse de eğitim sorunlarıdır. DEHB tanısı konulabilmesi için çocuktan, yakınlarından, öğretmenlerinden, birlikte yaşadığı kişilerden alınan bilgilerin yanı sıra nöropsikolojik testler, ölçekler, psikolojik değerlendirmeler, yapılan gözlemlerin klinik testlerle desteklenmesi gerekmektedir.
☞ Özel Öğrenme Güçlüğü:
Çocuğun zekasının normal veya normalin üzerinde olması şartıyla konuşma, yazma, matematik işlemleri, bilgi kazanımı, iletişim becerileri, dikkatle ilgili sorunlar, sağ – sol karıştırma, harf ve rakamları sürekli karıştırma, el – göz koordinasyonu sorunları gibi belirtilerle kendini gösteren bir bozukluktur. Bu bozukluk da kendi aralarında gruplandırılmaktadır.
Çocuğunuz özel öğrenme güçlüğü tanısı almışsa, terapi merkezlerinden destek alabilir, çocuğunuza uygun bireysel eğitim programı oluşturabilir, düzenli aralıklarla görüşmeler düzenletebilirsiniz.
Learn More