logologo
  • Ana Sayfa
  • Özgeçmiş
  • Hizmetler
  • Blog
  • İletişim
logologo
  • Ana Sayfa
  • Özgeçmiş
  • Hizmetler
  • Blog
  • İletişim
  • Ana Sayfa
  • Özgeçmiş
  • Hizmetler
  • Blog
  • İletişim
featured_image

Çocuklarda Uyku Problemleri

tarafından Aslıhan Bereketoğlu13 Ekim 2025 Çocuk ve Ergen Psikolojisi0 yorumlar

Çocuklarda uyku problemleri hangi duygusal sebeplerle ortaya çıkar? Kaygı, aile içi stres ve travmaların uyku düzenine etkilerini öğrenin. Bakırköy psikolog desteğiyle çocuğunuzun uyku sorunlarını sağlıklı biçimde çözebilirsiniz.

Daha Fazla Bilgi Edinin
featured_image

Çocuklar ve Ergenler İçin Zorbalıkla Başa Çıkma Stratejileri

tarafından Aslıhan Bereketoğlu25 Ağustos 2025 Çocuk ve Ergen Psikolojisi0 yorumlar

Çocuklar ve Ergenler İçin Zorbalıkla Başa Çıkma Stratejileri İle Birlikte Çok Daha Fazlası Bu Haftaki Yazımızda

Daha Fazla Bilgi Edinin
featured_image

Ergenlerde Sosyal Kaygı ile Baş Etme Yolları

tarafından Aslıhan Bereketoğlu10 Temmuz 2025 Çocuk ve Ergen Psikolojisi0 yorumlar

Geçtiğimiz yazımızda, Çocuklarda Tik Bozuklukları ve Duygusal Sebepleri başlığı altında, çocukların duygusal dünyalarının davranışlarına nasıl yansıdığını ele almıştık. Bu kez, gelişimin bir diğer hassas dönemi olan ergenlikte sıkça karşılaşılan sosyal kaygıya odaklanıyoruz.

Ergenlik, kimlik arayışının, sosyal çevreyle uyum sağlamanın ve bağımsızlık ihtiyacının en yoğun yaşandığı dönemlerden biridir. Bu süreçte gençler, akran ilişkilerinden akademik başarılara kadar birçok alanda değerlendirilme ve yargılanma baskısı hisseder. Bu baskı, zaman zaman içe kapanmaya, yoğun kaygıya ve sosyal ortamlardan kaçınmaya yol açabilir. Her birey için farklı şekillerde ortaya çıkan sosyal kaygı, ergenlerin hem psikolojik hem de sosyal gelişimlerini derinden etkileyebilir.

Bu yazıda, ergenlerde sosyal kaygının nedenlerini, belirtilerini ve başa çıkma yollarını sade bir dille ele alacağız.

Sosyal Kaygı Nedir?

Sosyal kaygı, kişinin başkaları tarafından olumsuz değerlendirileceğine dair yoğun ve sürekli bir endişe yaşaması durumudur. Bu kaygı, genellikle sosyal ortamlarda, kalabalıkta ya da performans gerektiren durumlarda ortaya çıkar. Sosyal kaygıya sahip bireyler, başkalarının gözünde küçük düşme, utanma ya da eleştirilme korkusuyla hareket ederler. Bu durum, günlük hayatın akışını bozabilir ve kişinin sosyal ilişkilerden kaçınmasına yol açabilir.

Ergenlik döneminde bu kaygı türü daha da belirginleşebilir çünkü gençler, çevrelerinden gelen onay ve aidiyet ihtiyacını daha yoğun hisseder. Akran baskısı, kabul görme arzusu ve sosyal karşılaştırmalar, kaygıyı tetikleyen unsurlar arasında yer alır. Sosyal kaygının şiddeti, bireyden bireye farklılık gösterir; kimi genç yalnızca belirli durumlarda kaygı yaşarken, kimisi bu duyguyla sürekli mücadele eder.

Erken fark edilip doğru adımlarla destek sağlandığında, sosyal kaygı zamanla hafifleyebilir ve birey sağlıklı sosyal ilişkiler kurmayı öğrenebilir. Ancak kaygının görmezden gelinmesi veya yanlış yönlendirilmesi, ilerleyen yıllarda bireyin hem özgüvenini hem de yaşam kalitesini olumsuz etkileyebilir. Bu nedenle sosyal kaygıyı anlamak, yalnızca semptomları tanımak değil, kişinin içsel dünyasını ve ihtiyaçlarını görmek anlamına gelir.

Ergenlerde Sosyal Kaygı ile Baş Etme Yolları

Sosyal kaygı, ergenlik döneminde ortaya çıkan en yaygın duygusal zorluklardan biridir. Bu kaygı türü, bireyin sosyal ortamlarda değerlendirileceğine, yargılanacağına veya reddedileceğine dair yoğun ve genellikle gerçekçi olmayan bir korku yaşamasına sebep olur. Özellikle ergenlik döneminin hassas yapısı düşünüldüğünde, sosyal kaygının bu dönemdeki etkileri hem psikolojik hem de akademik alanlarda belirginleşir.

Sosyal kaygıya sahip gençler, başkalarının dikkatini çekecekleri durumlarda aşırı endişe yaşar, kalabalık ortamlardan kaçınır ve bazen en yakın çevresine bile duygularını açmakta zorlanır. Bu kaygı zamanla yalnızlık, özgüven eksikliği ve depresif belirtilerle birleşerek daha derin sorunlara yol açabilir. Bu yüzden erken farkındalık ve doğru adımlarla desteklemek oldukça önemlidir.

Sosyal Kaygının Belirtileri Nelerdir?

Her genç zaman zaman sosyal ortamda tedirginlik hissedebilir. Ancak sosyal kaygı bozukluğu, bu endişenin sürekli, yoğun ve yaşam kalitesini etkiler hale gelmesidir. En sık görülen belirtiler şunlardır:

  • Toplum önünde konuşmaktan, sınıfta söz almaktan kaçınmak
  • Yeni insanlarla tanışmaktan veya sosyal etkinliklere katılmaktan geri durmak
  • Kalabalık ortamlarda huzursuzluk, terleme, titreme, yüz kızarması yaşamak
  • Kendi davranışlarını sürekli sorgulamak, hata yapma korkusuyla içe kapanmak
  • Yoğun kaygı nedeniyle baş, mide ağrıları veya uyku problemleri yaşamak

Bu belirtiler zamanla sosyal izolasyona ve genç bireyin benlik algısında zedelenmeye yol açabilir.

Neden Bazı Ergenlerde Sosyal Kaygı Gelişir?

ergenlerde sosyal kaygi ile bas etme yollari asliihan bereketogluSosyal kaygının tek bir nedeni yoktur. Genetik yatkınlık, çocuklukta yaşanan travmalar, eleştirel ebeveyn tutumları veya başarısızlık korkusu gibi pek çok etken bir araya gelerek sosyal kaygının ortaya çıkmasına sebep olabilir. Bazı ergenler daha duyarlı ve içe dönük bir kişilik yapısına sahip oldukları için, sosyal durumlarda kaygı geliştirmeye daha yatkındır.

Ayrıca sosyal medyanın ve dijital iletişimin gençlerin hayatında merkezi bir yer edinmesi, sosyal kaygıyı tetikleyebilir. Her an görünür olma ve kıyaslanma baskısı, gençlerin kendilerini sürekli olarak yeterli hissetmeme riskini artırır.

Sosyal Kaygı ile Baş Etmenin Yolları

Sosyal kaygı, doğru yöntemlerle yönetilebilir ve zamanla etkisini kaybedebilir. Her bireyin farklı olduğunu unutmadan, uygulanabilecek temel yaklaşımlar şunlardır:

  • Küçük adımlarla sosyal durumlara maruz kalmak ve başarı hissini pekiştirmek
  • Gerçekçi olmayan düşünceleri sorgulamayı öğrenmek
  • Derin nefes ve gevşeme teknikleriyle bedensel tepkileri hafifletmek
  • Aile ve güvenilir arkadaş çevresinden duygusal destek almak
  • Sosyal beceri eğitimleri veya terapi süreçlerine katılmak

Bu yaklaşımlar, kaygının kontrol altına alınmasında önemli adımlar olabilir. Özellikle duyguların bastırılmadan ifade edilmesi, ergenin kendini değerli ve güçlü hissetmesini sağlar.

Ailenin Rolü ve Destekleyici Yaklaşım

Ergenlikte sosyal kaygının aşılmasında aile desteği büyük önem taşır. Çocuğun hissettiklerinin küçümsenmemesi, yargılamadan dinlenmesi ve anlayışla karşılanması, kaygının şiddetini azaltır. Zorlayıcı veya eleştirel tutumlar yerine sabırlı ve şefkatli bir yaklaşım benimsemek, çocuğun kendini ifade edebilmesine olanak tanır.

Aileler ayrıca sosyal başarıları küçük de olsa takdir ederek, olumlu davranışları pekiştirebilir. Bu yaklaşım, gencin özgüveninin güçlenmesine doğrudan katkıda bulunur.

Her Adım Değerlidir

Her birey, kendine özgü bir hızda büyür ve değişir. Ergenlikte yaşanan sosyal kaygılar, doğru anlayış ve destekle zamanla yerini özgüvene ve sağlıklı sosyal ilişkilere bırakabilir. Unutulmamalıdır ki her adım, her çaba değerlidir ve bu süreçte atılan küçük adımlar bile uzun vadede büyük dönüşümlere yol açar.

Eğer çocuğunuzda benzer belirtiler gözlemliyorsanız veya kendi içinizde bu duygularla mücadele ediyorsanız, bir uzmanın desteğiyle süreci daha sağlıklı bir şekilde yönetmek mümkündür. Her zaman yalnız olmadığınızı bilmek ve iç dünyanızı güvenle paylaşabilmek, değişimin kapılarını aralamanın ilk adımıdır.

Bir sonraki yazımızda, hem ergenlik hem de yetişkinlik döneminde sıkça karşılaşılan bağımlılık davranışlarını ele alacağız. Bağımlılığın sadece madde kullanımına değil, teknoloji, alışveriş, sosyal medya gibi günlük alışkanlıklara da nasıl yansıyabileceğini, bu davranışların arkasında yatan psikolojik süreçleri ve sağlıklı başa çıkma yollarını sade ve anlaşılır bir dille inceleyeceğiz.

Daha Fazla Bilgi Edinin
featured_image

Çocuklarda Tik Bozuklukları ve Duygusal Sebepleri

tarafından Aslıhan Bereketoğlu7 Temmuz 2025 Çocuk ve Ergen Psikolojisi0 yorumlar

Geçtiğimiz yazımızda, Yeme Bozuklukları: Duygularla Yeme Arasındaki Bağ başlığı altında, duygularla yeme davranışı arasındaki karmaşık ilişkiyi ele almıştık. Bu hafta ise çocukluk döneminde sıkça gözlemlenen tik bozukluklarına ve bu davranışların ardında yatan duygusal nedenlere odaklanacağız.

Tik bozuklukları, çocukluk döneminde fark edilen en dikkat çekici davranışlardan biridir. Genellikle geçici olduğu düşünülse de, bazı durumlarda çocuğun günlük yaşamını ve sosyal ilişkilerini etkileyebilecek kadar belirgin ve kalıcı hale gelebilir. Göz kırpma, boğaz temizleme, omuz silkeleme gibi istemsiz tekrar eden hareketler ya da sesler şeklinde ortaya çıkan tikler, çocuğun iç dünyasında yaşadığı gerilim ve kaygının dışa yansıması olabilir.

Çocuklarda Tik Bozuklukları ve Duygusal Sebepleri

Tikler nörolojik bir köken taşısa da, çocukların ruhsal gelişimiyle yakından ilişkilidir. Her tikin arkasında bir psikolojik neden aramak gerekmez, ancak yoğun stres, kaygı, bastırılmış duygular veya çevresel baskılar tik davranışlarını başlatabilir ya da şiddetlendirebilir. Çocuk, içinden çıkamadığı duygusal bir durumu beden diliyle ifade etme yolunu tiklerle bulabilir. Bu noktada, yalnızca davranışa değil, davranışı doğuran içsel ve çevresel faktörlere de odaklanmak gerekir.

Duygusal Yük Taşıyan Davranışlar

Çocuklar, duygularını yetişkinler kadar açık ve düzenli bir şekilde ifade edemez. Bu nedenle duygusal yük, bazen fiziksel davranışlar aracılığıyla açığa çıkar. Tik bozuklukları da bu davranışlardan biridir. Aile içi çatışmalar, akademik baskı, ebeveyn ilgisizliği ya da aşırı koruyuculuk gibi unsurlar çocukta kaygıyı artırarak istemsiz tepkileri tetikleyebilir.

Tikler Ne Zaman Normaldir?

cocuklarda tik bozukluklari ve duygusal sebepleri aslihan bereketoglu 1Bazı tikler kısa süreli ve geçici olabilir; bu durum gelişimsel sürecin bir parçası olarak görülür. Özellikle 4–10 yaş arasında görülen motor tikler çoğu zaman büyüme süreciyle birlikte kendiliğinden kaybolur. Ancak:

  • Bir tik 12 aydan uzun sürüyorsa,
  • Çocuğun sosyal, akademik ya da aile ilişkilerini etkiliyorsa,
  • Yeni tikler eklendikçe davranış repertuarı genişliyorsa,
  • Çocuk tik davranışlarını gizlemeye çalışıyorsa,
  • Bu noktada müdahale ve profesyonel değerlendirme gereklidir.

Tik Bozukluklarında Aile Tutumunun Önemi
Çocuğun tik davranışına verilen tepki, tiklerin seyri üzerinde doğrudan etkilidir. Tik yapan çocuğa sürekli müdahale etmek, “yapma”, “düzgün dur”, “herkes bakıyor” gibi uyarılarda bulunmak farkındalığı artırır ve tikin sıklığını çoğaltabilir. Bunun yerine:

  • Tiki görmezden gelmek yerine anlamaya çalışmak,
  • Çocuğun duygularını ifade etmesine alan tanımak,
  • Günlük rutinde sakinleştirici aktiviteler oluşturmak,
  • Ev içi gerginliği azaltmaya yönelik düzenlemeler yapmak,

daha sağlıklı bir yaklaşım olacaktır. Unutulmamalıdır ki çocuk davranışlarıyla değil, duygularıyla anlaşılmak ister.

Tiklerin Ardındaki Sessiz Mesaj

Tikler, çocuğun yüksek sesle söyleyemediği duyguların sessiz bir mesajı olabilir. Bazen bastırılmış bir korku, bazen baş edilemeyen bir sorumluluk ya da sadece anlaşılma ihtiyacı… Bu davranışlar çocuğun “ben buradayım” deme şekli olabilir. Bu nedenle sadece tik davranışını değil, o davranışa eşlik eden içsel çatışmayı da duymaya çalışmak önemlidir.

Tik bozuklukları, yalnızca görünen davranışlardan ibaret değildir; çoğu zaman çocuğun iç dünyasında neler olup bittiğine dair sessiz ama güçlü bir işarettir. Bu davranışların altında yatan duygusal nedenleri anlamaya çalışmak, yalnızca semptomları değil, çocuğun tamamını görmeye yönelik bir adımdır. Her çocuk farklıdır ve bu farklılık, onun kendini ifade etme biçiminde de kendini gösterir.

Bazen birkaç doğru soruyla, bazen güvenli bir ortamda dinlenerek çocuklar kendilerini anlatmaya başlar. Bu süreci sağlıklı bir zemine oturtmak, hem çocuk hem de ebeveyn için dönüştürücü bir deneyim olabilir. Çocuğunuzun yaşadığı davranışları anlamlandırmak ve onun yanında sağlıklı bir şekilde yer almak için bir uzmanın gözünden duruma bakmak, çoğu zaman çözümün ilk adımıdır.

Tik bozukluğu olan bir çocuğun iyileşme süreci sadece semptomların azalması değil, çocuğun duygularının kabul gördüğü bir ortamda kendini güvende hissetmeye başlamasıyla hızlanır. Bir sonraki yazımızda, ergenlerde sosyal kaygı ile baş etme yollarını ele alarak bu dönemin kırılganlığına nasıl destek olunabileceğini konuşacağız.

 

Daha Fazla Bilgi Edinin
featured_image

Çocuklarda Öfke Problemi ve Başa Çıkma Yolları

tarafından Aslıhan Bereketoğlu20 Haziran 2025 Çocuk ve Ergen Psikolojisi0 yorumlar

Çocuğunuz sık sık öfkeleniyor ve kendini ifade edemiyor mu? Öfke probleminin nedenlerini ve sağlıklı başa çıkma yöntemlerini bu yazıda öğrenin.

Daha Fazla Bilgi Edinin
featured_image

Hyperagenting – Aşırı Anne Babalık

tarafından Aslıhan Bereketoğlu24 Ekim 2018 Çocuk ve Ergen Psikolojisi0 yorumlar

pexels photo 1445704Ebeveynler, sıklıkla çocuklarını iyi yetiştirebilmek için sürekli çocuğun üstüne düşen, çok fazla koruyan, aşırı sevgi ve ilgi ile çocuğu bunaltan bir tutum sergilemektedirler. Bu tutum iyi gibi görünse de aşırıya kaçtığı takdirde çocuğun yaşamını etkilemektedir.

Anne babalar, çocuklarının kendi ayakları üzerinde duran bireyler olmasını amaç edinirken, sarf edilen tüm çabalara rağmen sonuç hüsran olabiliyor. Anne ve babalar, çocuklarının çok fazla üstüne düşerek, on parmağında on marifet olmasını hedefliyor. Bunun için çocuklar küçük yaştan itibaren maratona hazırlanır gibi yetiştiriliyor. Çocuklar, küçük yaşlarına rağmen birden fazla spor ya da müzik dalıyla ilgilenmeye başlıyor. Bir yandan eğitim, bir yandan bu dallara yönlendirilen çocukların istekleri veya yetenekleri göz ardı edilebiliyor. Bu tutumla yetiştirilen çocuk, kendisine ait dünya kurmakta güçlük çekerken, anne ve babalar nerede hata yaptıklarını sorgulamaya başlıyorlar…

Oysa en önemli konu çocuğun birçok spor ya da müzik dalıyla ilgilenmesi değil, kişilik gelişiminin ilk beş yılında onu hayata hazırlamaktır.

Sürekli çocuğunuzu koruyup kollamanız, her istediğini almanız, her dediğine onay vermeniz, duygusal yönünüzü kullanarak her istediğini yapmanız ona bir yarar sağlamayacaktır. Aksine, sizin paranoyak ve mükemmelliyetçi anne babalık tutumunuz çocuğunuz için en iyisini yapmış olduğunuzu göstermez.

Elbette çocuğunuzu belirli alanlarda başarı gösterecektir. Bazı alanlarda ise, eksik yönleri ortaya çıkıp beceremeyeceği şeyler de olacaktır. Burada asıl önemli olan tutum, onun özgüvenini zedelemeden ona katkı sağlamaktır.

Günümüzde, doğacak olacak bebek daha anne karnındayken hayata mükemmel bir şekilde hazırlanmaya çalışılıyor. Hamilelik esnasında çocuk gelişimine katkıda bulunacak diyetler uygulanmaya başlanılıyor. Hamilelik öncesi vitaminler içilmeye başlanılıyor. Buradaki örnekleri elbette çoğaltabiliriz. Bu kadar uğraş; çocuğun önce sağlıklı olması sonra da akıllı, başarılı, kendi ayakları üzerinde durabilen, mükemmelliyetçi kişilik örüntüleriyle dolup taşması için yapılıyor. Maalesef ki bunca emek, bazen ebeveynlere biz nerede hata yaptık dedirtebiliyor.

Çocuğun her istediğini almak, hiç ağlamasın diye çabalamak, duygusal olarak anne ve babalarını kullanmasına izin vermek ‘biz nerede hata yaptık’ sorusunun adeta yanıtı niteliğindedir. Bu nedenledir ki, çocuğun hayatını kusursuz bir şekilde devam ettirmeye çalışmak ona, kusursuz bir yaşam sunmaz. Aksine ileride çocuğunuz herhangi bir problemle karşılaştığında sorunla baş etme stratejisinin yetersiz kalacağı ortadadır.

Aileler çocukları için ellerinden geleni yapmaya çalışırken çocuklarının memnuniyetsiz olmasına sebep olabiliyor. Bu durumda çocuğa yarardan çok zararı dokunuyor.

Kısacası, çocukların anlamlı ve dolu bir yaşama sahip olmaları için anne ve babaların onlara verebileceği en güzel şey sevgidir. Onları hastalıklı bir tutumla koruyup, her türlü riski almanız çocuğunuza yarardan çok zararlı olacaktır.

Çocuğunuzun neleri yapıp neleri yapamayacağını keşfetmesine izin vermeli, gerektiği yerde ona destek olmalı, onun önce dünyaya sonra kendisine güvenmesini sağlamalı, kendi kararlarını alması için ona fırsat vermeniz onun için yapabileceğinizin en iyisi olabilir!..

 

Daha Fazla Bilgi Edinin
Bakırköy & Ataköy Psikolog - Aslıhan Bereketoğlu

Aslıhan Bereketoğlu, 2015 yılında Okan Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nde lisans eğitimini başarıyla tamamladıktan sonra, Marmara Üniversitesi’nde 300 saat teorik ders, 120 saat uygulama ve 30 saatlik süper vizyon eğitimini içeren 450 saatlik “Aile Danışmanlığı” sertifika programını başarı ile tamamladı ve “Aile Danışmanı” ünvanı kazandı.

2016 yılında Uzmanlığını tamamlamak üzere Arel Üniversitesi “Klinik Psikoloji” yüksek lisans eğitimini aldı ve 2016 yılında Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi’ nde psikolog olarak çalıştı.

Devamını Okuyun…

Hizmetlerimiz

  • Ergen Terapisi
  • Bireysel Terapi
  • Çocuk Terapisi
  • Aile ve Çift Terapisi
  • Evlilik Öncesi Danışmanlık
  • Evlilik Danışmanlığı ve İlişki Terapisi

İletişim

Ataköy 7-8-9. Kısım Mah. Çobançeşme E-5 Yanyol, (yenibosna metrobüs durağındaki airport avm sağındaki bloklardayız) Nivo Ataköy Rezidans, Bakırköy – İstanbul

[email protected]

0544 415 02 15

Aslıhan Bereketoğlu © 2025

whatsapp-logo
Aslıhan Bereketoğlu | Niltist tarafından desteklenmektedir.