logologo
  • Ana Sayfa
  • Özgeçmiş
  • Hizmetler
  • Blog
  • İletişim
logologo
  • Ana Sayfa
  • Özgeçmiş
  • Hizmetler
  • Blog
  • İletişim
  • Ana Sayfa
  • Özgeçmiş
  • Hizmetler
  • Blog
  • İletişim
featured_image

Kıskançlık Nedir, Neden Ortaya Çıkar?

21 Temmuz 2025 Aslıhan Bereketoğlu Genel Konular

Bir önceki yazımızda, bağımlılık davranışlarının temel psikolojik kaynaklarını ele almış ve bireylerin içsel boşluklarını nasıl dışsal bağlarla doldurmaya çalıştıklarını irdelemiştik. Bu yazıda ise ilişkilerde sıkça rastlanan, çoğu zaman sevgiyle karıştırılan bir duygunun, kıskançlığın izini süreceğiz. Kıskançlık, sağlıklı sınırlarla yönetilmediğinde ilişkilerde ciddi çatışmalara ve güvensizliklere yol açabilir. Peki bu yoğun duygu aslında neyi temsil eder ve nasıl yönetilebilir?

Yazı İçeriği

  • Kıskançlık Nedir, Neden Ortaya Çıkar?
    • Duygusal Tepki mi, Güvensizlik mi?
    • Kıskançlık ile Haset Arasındaki Fark
    • Kıskançlığın Evrimsel ve Kültürel Kökenleri
      • Kıskançlığın evrimsel ve kültürel oluşumuna dair bazı ana noktalar:
    • İlişkilerde Kıskançlık Hangi Şekillerde Görünür?
      • Kıskançlık kaynaklı yaygın davranış örnekleri:
  • Kıskançlıkla Sağlıklı Başa Çıkma Yolları
    • Kendi Duygularını Tanımak
    • İletişim Biçimini Gözden Geçirmek
    • Güvensizlikle Baş Etme Stratejileri
    • Terapi Sürecinde Kıskançlıkla Çalışmak
      • Bireysel Terapi
      • Çift Terapisi
    • Kıskançlığın Geçmişle Olan Bağlantısı
  • İçsel Dengenizi Kurmak Mümkün

Kıskançlık Nedir, Neden Ortaya Çıkar?

kiskanclik aslihan bereketogluKıskançlık, kişinin sevgi duyduğu bireyle arasındaki bağın tehdit altında olduğunu hissetmesiyle ortaya çıkan çok katmanlı bir duygudur. Bu duygu yalnızca romantik ilişkilerde değil, arkadaşlık, aile bağları ya da profesyonel ilişkilerde de kendini gösterebilir. Kimi zaman içten içe yaşanır, kimi zaman ise kontrolsüz bir öfke ya da baskılayıcı davranışlara dönüşebilir. Kıskançlığı bu kadar evrensel kılan şey, insanın değerli gördüğü şeyleri kaybetme korkusuyla doğrudan bağlantılı olmasıdır.

Kıskançlık çoğu zaman “beni önemsiyor” düşüncesiyle olumlanır. Ancak bu duygu sağlıklı sınırların dışına taşarsa, ilişkiye zarar verir. Çünkü temelinde sevgi değil, kaygı ve kontrol isteği yatar. İnsan, tehdit algıladığında karşısındakini sınırlandırma, denetleme ya da uzaklaştırma eğilimi gösterebilir. Bu da ilişkinin karşılıklı güvene değil, gergin bir dengeye dayanmasına neden olur.

Bazı bireyler için kıskançlık kısa süreli ve geçici bir duyguyken, bazıları için sürekli tetikte olma hali gibidir. Bu fark, kişinin geçmiş deneyimleri, bağlanma tarzı, özsaygı düzeyi ve ilişkilerdeki güven algısıyla yakından ilişkilidir. Dolayısıyla kıskançlık yalnızca “kıskanıyor” olmakla açıklanamaz; arkasında bir psikolojik harita vardır.

Duygusal Tepki mi, Güvensizlik mi?

Kıskançlık çoğu zaman ani bir duygusal tepki gibi görünse de, aslında temelinde yatan şey sıklıkla güvensizliktir. Bu güvensizlik, yalnızca partnere değil, çoğu zaman bireyin kendisine duyduğu güvenle de ilgilidir. Yani sorun, çoğunlukla “karşımdaki bana ihanet eder mi?” değil, “ben yeterli miyim, sevgiye layık mıyım?” sorularında gizlidir.

Güvensizlik duygusu geçmiş deneyimlerle şekillenebilir. Örneğin; daha önce aldatılmış olmak, terk edilmek, değersiz hissettirilmek gibi yaşantılar kıskançlık eşiğini düşürebilir. Birey artık sevildiğini kanıtlamaya daha fazla ihtiyaç duyar, en küçük ihmal bile tehdit olarak algılanır. Kıskançlık bu noktada bir duygusal savunma mekanizması haline gelir.

Bu tür tepkiler çoğu zaman farkında olmadan gelişir. Kişi partnerini sorguladığında ya da kontrol etmek istediğinde, aslında kaybetme korkusunu bastırıyordur. Bu yüzden kıskançlıkla başa çıkmanın ilk adımı, onun bir zayıflık değil; bastırılmış bir güvensizlik göstergesi olduğunu kabul etmektir.

Kıskançlık ile Haset Arasındaki Fark

Gündelik konuşmalarda sıkça birbirinin yerine kullanılan “kıskançlık” ve “haset”, aslında duygusal kökenleri, yöneldiği hedef ve yarattığı psikolojik etkiler bakımından oldukça farklıdır. Bu farkı anlamak, yaşadığımız duyguyu doğru tanımlamak ve sağlıklı şekilde yönetebilmek açısından son derece önemlidir.

Kıskançlık, bireyin sahip olduğu ya da ilişkili olduğu bir şeyi — örneğin bir partneri, arkadaşı, statüyü — kaybetme korkusuyla tetiklenen bir duygudur. Merkezinde bir “üçüncü kişi” vardır. Birey, bir başkasının kendi ilişkisine veya özel alanına tehdit oluşturduğunu hisseder ve bu tehdit karşısında savunmaya geçer. Yani kıskançlık, var olanı koruma refleksidir. Bu duygu kişiyi, ilişkisini koruma çabasıyla harekete geçirebilir; fakat abartıldığında kontrol etme, sorgulama ve baskı gibi davranışlara dönüşebilir.

Haset ise bambaşka bir psikolojik düzlemde çalışır. Birey burada, kendisinde olmayan bir şeyi bir başkasında gördüğünde ortaya çıkan içsel rahatsızlıkla yüzleşir. Üçüncü bir kişiye duyulan öfke, yetersizlik hissi ve içsel boşluk hissiyle karakterizedir. Örneğin, mutlu bir ilişkiye sahip bir arkadaşına karşı hissedilen huzursuzluk ya da bir meslektaşın başarısı karşısında doğan sıkıntı hali hasete örnektir.

Basit bir ifadeyle:

  • Kıskançlık: “Bende olanı kaybetmek istemiyorum.”

  • Haset: “Sende olanı ben istiyorum.”

Bu iki duygu arasında ince ama belirgin bir çizgi vardır ve çoğu zaman iç içe geçebilirler. Bir kişi hem partnerinin başkasına ilgi göstermesinden kıskançlık duyabilir, hem de başkalarının ilişkilerini daha iyi bulduğu için haset yaşayabilir. Bu noktada farkındalık devreye girer. Hangi duygunun yaşandığını anlamak, bireyin iç dünyasındaki ihtiyaçları daha net görmesine olanak tanır.

Özellikle ilişkilerde, bu farkın bilinmemesi ciddi iletişim problemlerine yol açabilir. Partnerine yöneltilen suçlamalar aslında kişinin içsel boşluğuna ya da kendilik değerine dair olabilir. Ancak bu duygular dürüstçe ifade edilmezse, dışsal tehdit algısıyla hareket eden bir kıskançlık sahnesi oluşur.

Kıskançlığın Evrimsel ve Kültürel Kökenlerikiskanclik nedir ve kiskanclik neden ortaya cikar aslihan bereketoglu

Kıskançlık yalnızca bireysel bir duygu değil; insan evriminin binlerce yıllık tarihine gömülü, derin bir sosyal mekanizmadır. Evrimsel biyolojiye göre kıskançlık, insanların kaynaklarını ve ilişkilerini koruma güdüsünden doğmuştur. Ait olunan birey ya da grup üzerindeki denetimi kaybetme korkusu, hayatta kalma şansını azaltabileceği için, bu duygu neredeyse tüm topluluklarda gelişmiştir. Bu yönüyle kıskançlık, bir zayıflık değil, hayatta kalma stratejisi olarak da değerlendirilebilir.

Özellikle duygusal ve cinsel kıskançlık üzerine yapılan antropolojik çalışmalar, farklı kültürlerin bu duyguyu nasıl yapılandırdığını gösterir. Örneğin bazı topluluklarda eşler arası kıskançlık, sadakatle eşdeğer görülürken; bazı modern toplumlarda kıskançlık baskıcı ve sahiplenici bir davranış biçimi olarak değerlendirilir.

Kıskançlığın kültürel kodlarla şekillendiği en temel alanlardan biri, cinsiyet rolleridir. Geleneksel yapıda erkeğin kıskançlığı “doğal” ya da “koruyucu” bir özellik olarak meşrulaştırılmışken, kadının kıskançlığı çoğu zaman duygusal dengesizlik ya da aşırılık olarak tanımlanmıştır. Bu çarpık algılar, bireylerin kıskançlıkla sağlıklı şekilde yüzleşmesini zorlaştırabilir.

Evrimsel açıdan bakıldığında, erkeklerin cinsel kıskançlığa, kadınların ise duygusal kıskançlığa daha yatkın olduğu ileri sürülür. Bunun temelinde üreme stratejileri, genetik devamlılık ve ebeveynlik güvencesi gibi biyolojik unsurlar yer alır. Elbette modern dünyada bu kalıplar net şekilde gözlemlenmeyebilir, ancak duygularımızın arkasındaki tarihsel izleri anlamak, onları kontrol etme becerimizi artırır.

Kıskançlığın evrimsel ve kültürel oluşumuna dair bazı ana noktalar:

  • İlişkiyi koruma dürtüsü, evrimsel olarak türün devamlılığıyla ilişkilidir.

  • Sahiplenme davranışı, kıskançlığın sosyal bir uzantısıdır.

  • Toplumsal normlar, kıskançlığı ya yüceltir ya da bastırır.

  • Cinsiyet rollerine yüklenen anlamlar, kıskançlığın nasıl ifade edileceğini belirler.

  • Aile yapısı ve çocukluk deneyimleri, bu duygunun biçimlenmesinde doğrudan rol oynar.

Kıskançlık sadece bireysel bir duygu değil, aynı zamanda sosyal sistemlerin içinde biçimlenen bir tepkidir. Hem biyolojik olarak içimizde taşıdığımız, hem de yaşadığımız toplumun şekillendirdiği bu duygu; ancak farkındalıkla ve sağlıklı bir iletişim ortamında yönetilebilir hale gelir.

İlişkilerde Kıskançlık Hangi Şekillerde Görünür?

Kıskançlık soyut bir duygu gibi görünse de, ilişkiler içinde çok net ve gözlemlenebilir davranışlara dönüşebilir. Bu davranışlar kimi zaman fark edilir ölçüde kontrolcü ya da agresif olabilirken, kimi zaman pasif, manipülatif ve masum bir ilgi arayışı gibi de sunulabilir. İşte kıskançlığın tehlikeli tarafı da burada başlar: çoğu zaman ne olduğunu anlamadan, alışkanlık haline gelen ilişki dinamikleriyle iç içe geçer.

İlişkilerde kıskançlık genellikle partnerin özgürlüğünü tehdit eden davranışlarla kendini gösterir. Bir taraf, diğerinin davranışlarını sürekli kontrol etmek isterken; diğer taraf zamanla sınırlarının daraldığını, nefes alamadığını hissedebilir. Bu durum, ilişkinin eşitlik ve güven zeminini zedeler.

Aşağıda kıskançlık duygusunun ilişkilerdeki yaygın dışavurum biçimlerini görebilirsin:

Kıskançlık kaynaklı yaygın davranış örnekleri:

  • Partnerin sosyal medya kullanımını sürekli takip etme veya hesaplarını kontrol etme

  • Arkadaşlarla geçirilen zamana sınırlama koyma ya da rahatsızlık duyma

  • İletişim sıklığına dair baskı kurma (örneğin: “Bana hemen dönmezsen sorun çıkar”)

  • Giyime, dış görünüşe ya da dışa dönük davranışlara müdahale etme

  • Önemsiz görünen sohbetleri büyütüp kıskançlık krizine dönüştürme

  • Geçmiş ilişkileri gündeme getirerek huzursuzluk yaratma

  • “Beni ne kadar seviyorsun?” gibi sürekli onay arayışı içinde olma

  • Başka insanlara duyulan beğeniyi tehdit olarak algılama

  • Partneri yalnız kalmaktan, bağımsız hareket etmekten alıkoyma eğilimi

  • Kendini yetersiz hissettiğinde partneri değersizleştirici sözler sarf etme

Bu davranışların hepsi aynı yoğunlukta olmayabilir; bazı ilişkilerde bunlar arada sırada görülürken, bazı ilişkilerde kalıcı bir yapıya bürünebilir. Burada belirleyici olan, davranışların sıklığı, şiddeti ve kişinin kendi duygu farkındalığıdır.

Kıskançlık, sağlıklı sınırlarla ele alındığında ilişkide bağlılığı artırabilir. Ancak bu duygu, özgürlüğü kısıtlayan, korkuya ve kontrol arzusuna dayanan bir hale büründüğünde; duygusal manipülasyon, güven erozyonu ve iletişim tıkanıklığına yol açar. Bu nedenle kıskançlığın sadece ne hissettirdiğine değil, nasıl ifade edildiğine de dikkat etmek gerekir.

Kıskançlıkla Sağlıklı Başa Çıkma Yolları

Kıskançlık her ne kadar insani bir duygu olsa da, kontrolsüz şekilde yaşandığında hem kişinin iç dünyasını hem de ilişki dinamiklerini olumsuz etkileyebilir. Öfkeye, baskıya, manipülasyona ve iletişim kopukluğuna yol açan bu duygu, bastırılmak yerine anlaşılmalı ve doğru biçimde yönlendirilmelidir. Kıskançlığı yok etmeye çalışmak çoğu zaman mümkün değildir; ancak onu anlamak ve dönüştürmek mümkündür. Aşağıdaki başlıklarda, kıskançlıkla sağlıklı şekilde baş etmenin yollarını tüm yönleriyle ele alıyoruz.

Kendi Duygularını Tanımak

Kıskançlıkla başa çıkmanın ilk adımı, onu bastırmak ya da inkâr etmek değil; kabul etmektir. Pek çok kişi kıskançlığını “mantıksız” ya da “ayıp” bulduğu için bu duygusunu bastırma eğilimindedir. Oysa bastırılan her duygu zamanla başka biçimlerde dışa vurur: pasif-agresif davranışlar, alaycılık, küskünlük, aşırı eleştiri gibi.

Kişi öncelikle “Bu duyguyu neden yaşıyorum?”, “Aslında neyin eksikliğini hissediyorum?” gibi sorularla kendine dönmelidir. Çoğu zaman kıskançlık, değerli hissetmeme, yetersizlik, terk edilme korkusu ya da onay ihtiyacı gibi daha derin duyguların maskesidir. Bu yüzden kıskançlık bir sinyal gibi değerlendirilmelidir; bastırılacak değil, çözülecek bir mesaj taşır.

İletişim Biçimini Gözden Geçirmek

Kıskançlık yaşandığında çoğu insan ya içine kapanır ya da doğrudan suçlama yoluna gider. Her iki davranış biçimi de iletişimi zedeler. Bunun yerine, “Sen şöyle yaptın ve bu beni çok kıskandırdı” demek yerine, “Senin şu davranışın bende güvensizlik duygusunu tetikledi” gibi duygu temelli ifadeler kullanmak çok daha yapıcıdır.

Açık, şeffaf ve yargılamadan yapılan konuşmalar, ilişkinin bağ dokusunu güçlendirir. Kişi, yaşadığı duyguyu partnerine açıklarken karşı tarafı değil, kendi iç dünyasını merkeze almalıdır. Empati, karşılıklı güvenin yeniden inşasında kilit bir unsurdur.

Güvensizlikle Baş Etme Stratejileri

Kıskançlığın en sık beslendiği kaynaklardan biri güvensizliktir. Bu güvensizlik çoğu zaman dışsal bir nedene değil, kişinin kendi geçmiş yaşantılarına ve özsaygı düzeyine dayanır. Bu nedenle sadece partnerin davranışlarını değiştirmek yeterli değildir; bireyin kendi içinde bir güven duygusu inşa etmesi gerekir.

Aşağıdaki yöntemler güvensizlikle baş etmek için sağlıklı başlangıçlar sunabilir:

  • Kendine dair olumlu bir iç diyalog geliştirmek

  • Başarılarını, değerlerini ve güçlü yönlerini fark etmek

  • Geçmiş travmaları ya da terk edilme hikâyelerini bir profesyonelle çalışmak

  • Kıyaslama davranışlarından kaçınmak

  • İlişkide bireysel alanlara ve özgürlüğe saygı göstermek

Bu stratejiler, bireyin dış dünyaya daha az bağımlı ve içsel olarak daha dengeli bir konumda kalmasını sağlar.

Terapi Sürecinde Kıskançlıkla Çalışmak

Kıskançlık, eğer ilişkiyi kontrol eden ve duygusal şiddete varan boyutlara ulaştıysa, profesyonel destek gerektirir. Terapide kıskançlık üzerine çalışmak, yalnızca bu duyguyu bastırmak değil, onun işlevini anlamak ve dönüştürmek için derin bir farkındalık geliştirmek anlamına gelir.

Bireysel Terapi

Bireysel terapide kişi, kıskançlık duygusunun arkasındaki kişisel tarihini keşfeder. Erken çocukluk yaşantıları, ebeveyn bağlanmaları, değersizlik duygusu, terk edilme travması gibi alanlar üzerinde çalışılır. Terapist, bireyin özdeğerini yeniden inşa etmesine yardımcı olur. Bu süreçte kişi sadece kıskançlıkla değil; yetersizlik, başarısızlık, sevilmeme gibi çok katmanlı duygularla yüzleşir.

Çift Terapisi

Çift terapisi, kıskançlığın ilişki içindeki görünümünü ve yarattığı hasarı onarmak için oldukça etkilidir. Bu süreçte hem duygular hem iletişim biçimleri masaya yatırılır. Terapist, her iki partnerin de duygu düzenleme becerilerini geliştirmesine, güveni yeniden tesis etmesine ve sağlıklı sınırlar oluşturmasına yardımcı olur.

Çift terapisinde amaç, kıskançlığı yok etmek değil; onu ilişkiye zarar vermeyen bir forma sokmaktır. Bu, hem bireysel sorumluluk hem de karşılıklı anlayış gerektirir.

Kıskançlığın Geçmişle Olan Bağlantısı

Kıskançlık duygusu nadiren bugüne aittir. Çoğu zaman geçmişte yaşanmış ve çözülememiş duyguların bugünkü ilişkilerde yeniden sahneye çıkmasıyla tetiklenir. Özellikle çocuklukta yeterince onay görmemiş, güvenli bağlanma geliştirememiş bireyler; yetişkinlikte ilişkilerinde sürekli bir tehdit algısıyla hareket edebilir.

Bu bağlamda kişi, yaşadığı her kıskançlık anında kendine şu soruyu sorabilir:
“Bu duygu gerçekten şu ana mı ait, yoksa geçmişin izlerini mi taşıyor?”
Bu tür bir içsel sorgulama, kıskançlığın kişiyi ele geçirmesini değil, kişinin duygularını sahiplenmesini sağlar. Geçmişi anlamadan bugünü yönetmek zordur; özellikle de söz konusu kıskançlık gibi güçlü ve köklü bir duyguysa.

İçsel Dengenizi Kurmak Mümkün

Kıskançlık, her insanın zaman zaman karşılaştığı bir duygudur. Önemli olan, bu duygunun sizi yönetmesine izin vermek değil, onun size ne anlatmak istediğini anlayabilmektir. Duyguların diliyle yüzleşmek cesaret ister; bazen tek başına baş etmek zorlayıcı olabilir. Bu noktada, sizi yargılamadan dinleyecek, iç görü kazanmanıza yardımcı olacak bir profesyonel desteğin katkısı büyük olabilir. İçsel dengenizi kurmak ve ilişkilerinizi daha sağlıklı temeller üzerine inşa etmek adına atacağınız her adım değerlidir.

Benzer Yazılar:

  1. Bağımlılık Nedir?
  2. İlişkilerde Kaçıngan Bağlanma Nedir?
  3. Tükenmişlik Sendromu: Belirtiler ve Psikolojik Destek
  4. Aldatma Sonrası İlişkiyi Kurtarmak Mümkün mü?
Prev
Next
Bakırköy & Ataköy Psikolog - Aslıhan Bereketoğlu

Aslıhan Bereketoğlu, 2015 yılında Okan Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nde lisans eğitimini başarıyla tamamladıktan sonra, Marmara Üniversitesi’nde 300 saat teorik ders, 120 saat uygulama ve 30 saatlik süper vizyon eğitimini içeren 450 saatlik “Aile Danışmanlığı” sertifika programını başarı ile tamamladı ve “Aile Danışmanı” ünvanı kazandı.

2016 yılında Uzmanlığını tamamlamak üzere Arel Üniversitesi “Klinik Psikoloji” yüksek lisans eğitimini aldı ve 2016 yılında Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi’ nde psikolog olarak çalıştı.

Devamını Okuyun…

Hizmetlerimiz

  • Ergen Terapisi
  • Bireysel Terapi
  • Çocuk Terapisi
  • Aile ve Çift Terapisi
  • Evlilik Öncesi Danışmanlık
  • Evlilik Danışmanlığı ve İlişki Terapisi

İletişim

Ataköy 7-8-9. Kısım Mah. Çobançeşme E-5 Yanyol, (yenibosna metrobüs durağındaki airport avm sağındaki bloklardayız) Nivo Ataköy Rezidans, Bakırköy – İstanbul

[email protected]

0544 415 02 15

Aslıhan Bereketoğlu © 2025

whatsapp-logo